DEKAP’ın ‘Antalya Hepimizin’ panelinin son bildirgesini açıkladı. Bildirgede, ’’ Antalya’ya yapılan ihanet projeleri ve planlarına, kıyıların yağmalanmasına, sahillerin özelleştirilmesine karşı yaşam alanlarımızı korumak için ortak bir dille ‘hayır’ diyen bir mücadele hattı örme zorunluluğu ve görevi vardır. Çünkü Antalya  sermayenin değil, hepimizin ortak yaşam alanıdır’’denildi. 

Derelerin Kardeşliği Akdeniz Platformu (DEKAP) tarafından 20 Ocak’ta Muratpaşa Belediyesi’nin Değirmenönü Kültür Merkezi’nde düzenlediği  ‘Antalya Hepimizin’ panelinin sonuç bildirgesi yayınlandı. Bildirgede şu ifadelere yer verildi:’’ Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi Antalya da özellikle son 15 yılda, kent kimliğini oluşturan değerlerini hızla yitirmektedir. Ormanlarımız, kıyılarımız, milli parklarımız, akarsularımız, tarım arazilerimiz, yaban hayatı koruma geliştirme sahalarımız, meralarımız pazarlanacak meta anlayışıyla sermayeye 49 yıllığına kullanım hakkı, sonrasında da devir yapılarak ortak mülkümüz olmaktan çıkarılmaktadır. Sermaye, maden, taş ocağı ve mermer çıkarmak, HES yapmak, termik ve nükleer santral kurmak, köprü ve otoyol yapmak, havaalanı inşa etmek v.b gerekçelerle ormanlarımızı, derelerimizi, tarım arazilerimizi, adeta kevgire çevirmekte yaşam alanlarından insanları ve yaban hayatı göçe zorlamaktadır’’

RANTLA MÜCADELE ETMELİYİZ

’’ Anayasa, yönetmelikler ve uluslararası sözleşmeler ile de korunan alanlar, son yıllarda çıkarılan KHK ‘arla “sürdürülebilir kalkınma-koruma kullanma dengesi” gibi gerekçelerle ilgili yasa ve yönetmelikler değiştirilerek tümüyle ranta açılmıştır” denilen bildirgede, “ Bugün ekonominin canlı tutulması için dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Antalya’mızda da büyük ve çılgın projeler hayata geçirilmeye çalışılıyor. Merkezi iktidar, TBMM’ni by pass ederek OHAL kararnameleriyle inşaat sektörünü ekonominin lokomotifi ilan ederek, sermayenin istediği her türlü yasal düzenlemeyi çıkarmıştır. Varlık Fonu A.Ş kurulmuş, bu fon ile sermayeye her türlü vergi muafiyeti ve kredi sağlanmıştır. Bu durum rantı en yüksek olan alanlara sermayenin akın etmesine neden olmuş ve sermaye istediği yerde istediği projeyi yapabilme olanağına kavuşmuştur. Ülkemizin birçok bölgesinde “çılgın proje” yarışları başlamıştır. Büyük ve çılgın projeler ise sadece geçmişin değerlerini ve bugünün birikimi tehdit etmiyor, geleceğimizi de şimdiden elden çıkarıyor. Büyük ve çılgın projeleri, büyük resmin içine koyarak mücadele etmek zorundayız’’görüşüne yer verildi.

ANTALYA SAHİPSİZ DEĞİLDİR

Derelerin Kardeşliği Akdeniz Platformu’nun (DEKAP)bildirgesinde Antalya’nın sahipsiz olmadığı belirtilerek, şu ifadelere yer verildi : ‘’Başta Kırkgöz olmak üzere tüm su kaynaklarımızın kurutulmasına, kirletilmesine razı olmayacağız. İçme ve kullanma suyu kaynaklarının bulunduğu havzaların imara açılmasına, düdenlerin “mutlak koruma sınırlarının kaldırılması” gibi kararlara ve planlara rıza göstermeyeceğiz.  Alageyiklerin ana yurdu olan Düzlerçamı ormanları ve Güver Kanyonu’nun  özel şirketlerin kullanımına verilmesine asla rıza göstermeyeceğiz. Başta Boğaçay projesi olmak üzere Boğaçay havzasının betonlaştırılarak çevresinde yeni rant alanları yaratılmasına, Boğaçay ağzına yat limanı yapılarak sahilimizin kaybolmasına, tuzlu suların dere yatağına dolarak tarım arazilerini ve milyonlarca yılda oluşan Ekosistemi, içme ve kullanma sularımızı yok etmesine rıza göstermeyeceğiz. Konyaaltı ve Lara sahilleri halkın elinde kalan son sahiller olup, bu plajların Kıyı kanununa aykırı bir şekilde özelleştirilmesine, Kruvaziyer Liman yapılmak suretiyle sahilin halkın elinden alınarak, Otel, AVM yapılmasına, 1.derece Doğal SİT alanı olan Lara Kentpark’ın talan edilmesine rıza göstermeyeceğiz. Antalya’nın kimliğini oluşturan 1.derece SİT alanı olan Falezlerin önüne plaj alanı oluşturmak bahanesiyle beton dolgu yapılmasına asla razı olmayacağız’’

TARIM VE ÜRETİCİ DESTEKLENMELİ

Tarımda üretici birlikleri yeniden hayata geçirilmeli, üretici desteklenmelidir denilen açıklamada,’’ Gelir dağılımının adaletli hale getirilmesi, işsizliğin ortadan kaldırılması, tarımla uğraşanların ürünlerinin değerine uygun ve aracısız pazarlanması, tarımsal destek projelerinin geliştirilmesi önceliklidir. Tarımda üretici birlikleri yeniden hayata geçirilmeli, üretici desteklenmelidir. Kıyıların, sahillerin, ormanların, SİT alanlarının özel şirketlere verilmesine hizmet eden planlama değil, kamusal çıkarları önceleyen planlamalar yapılmalıdır. Planlama, şirketlerin çıkarları için değil, halkın yararı için, halkın katılımı ile yapılmalıdır. Planlar, yeni rant alanları yaratmak için değil, mevcut kaynakların ve halkın öncelikleri dikkate alınarak yapılmalıdır. Tarım arazilerinin imara açılması yerine çiftçi kentte üretilen gelirden adil bir şekilde yararlandırılmalı, ve betona yenik düşen kentler yerine sağlıklı, yaşanabilir kentler hedeflenerek, mevcut su kaynaklarının mutlak korunması, musluklarımızdan akan suyun kireçten arıtılması, doğal ve tarihsel değerlerinin, yaban hayvan ve bitkilerinin, toprağının, akarsularının, kıyılarının doğal özelliklerinin, ekolojik kentsel yaşam döngüsünün, herkesin mülkiyet hakkının, kentin doku ve kimliğinin korunması, yeni şehir hastaneleri açmak yerine mevcut devlet hastanelerinin güçlendirilmesi, parasız güvenli sağlık hizmetinin sağlanması, güneş ve rüzgar enerjilerinin kullanılması için yatırımlar yapılması sözde değil özde kamu yararı demektir’’denildi.

YAĞMAYA, TALANA İZİN VERMEYECEĞİZ

Bildirgede son olarak şu bilgilere yer verildi:’’ Merkezi İktidar, OHAL KHK’larıyla, turizm sektörünü çeşitlendirmek amacıyla, “eko turizm” adı altında elinde kalan en değerli ziynetlerini satışa çıkarmıştır. Yapılan planlarda apaçık görülmektedir. Ancak müflis tüccarlarda görülen bu durum üzüntü vericidir. Gözümüz gibi koruyarak, gelecek kuşaklara bırakmakla mükellef olduğumuz ortak doğal ve kültürel değerlerimiz, yaşam alanlarımız adeta görücüye çıkarılarak pazarlanmak istenmektedir. Biz raylı taşıma sistemine karşı değiliz. Tam aksine kamusal ulaşım da raylı sisteme öncelik verilmesi gereğini benimsiyoruz, ancak Karadeniz’de Yeşil Yol nasıl ekolojiyi tahrip eden bir rant örneğiyse neyse Antalya-Kayseri hızlı tren yolu da aynı amaç için yapılmaktadır. Karadeniz’in en güzel yaylalarının Araplara satıldığı göz önüne alınarak bu yanlışa, Antalya’ya yapılan ihanet projeleri ve planlarına, kıyıların yağmalanmasına, sahillerin özelleştirilmesine karşı,  yaşam alanlarımızı korumak için ortak bir dille ‘HAYIR’ diyen bir mücadele hattı örme zorunluluğu ve görevi vardır. Bu görev hepimize aittir. Çünkü Antalya hepimizin ortak yaşam alanıdır” DENİZ TOPKAYA 

Editör: TE Bilisim