Yeni ve sivil anayasa bir kez daha iktidarın gündeminde.  Cumhurbaşkanı Erdoğan 12 Eylül'de düzenlenen "1982 Anayasası yerine 2023 Anayasası" başlıklı sempozyumda, muhalefete " yeni sivil anayasa için müzakere " çağrısı yaptı. 

Erdoğan'ın bu yönde bir çağrıda bulunabileceğini bu köşede biz de zaman zaman ifade etmiştik. 12 Eylül'den sonra konu kamuoyunda tekrar gündeme taşındı, farklı değerlendirmeler yapılıyor. Önümüzdeki süreçte konunun daha da tartışılacağı anlaşılıyor. 1 Ekim'de TBMM açıldıktan sonra konu yüce meclisin gündemine gelecek. 

Cumhur İttifakı yeni anayasaya sıcak bakıyor. Muhalefetin ise aklı karışık. Yerel seçimlerde koltuk kapma yarışına giren partiler, birbirlerine çelme takma, birbirlerinin ayağına basma planlarını yapmakla meşguller. Erdoğan'ın çağrısı üzerinde kafa yoracak konuma henüz gelmedikleri görülüyor. Muhalefetin bu durumunu keyifle izleyen Erdoğan'ın ise acelesi yok. "Biz üzerimize düşeni yapalım, çağrımıza olumlu yaklaşırlarsa ne alâ, yaklaşmazlarsa keyifleri bilir, biz hazırız yeni anayasaya" havasında.

Meclis dışı muhalefet ise Erdoğan'ın çağrısına tepkili. Kuşkulu. Çağrıya tepki gösterenler, Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olmadığı, var olan anayasanın uyulmasına, hukukun üstünlüğünün kabul edilip, hayata geçirilmesine ihtiyaç duyulduğunu belirtiyorlar. Bu iktidarın, hak ve özgürlüklerle, yargı bağımsızlığıyla ilgili karnesinin kırıklarla dolu olduğu ifade ediliyor. Demokrasiye, hukukun üstünlüğüne gerçekten inanan bir zihniyetin mevcut anayasa ile de eksiksiz bir demokratik bir işleyişi gerçekleştirebileceği vurgulanıyor. " Üçte ikisi değiştirilmiş bu anayasa doğru ve özgürlükçü bir yorumla uygulanırsa hiçbir şeye engel değildir" deniliyor. Hukuken, mevcut Anayasa'yı bütünüyle lağvedip tamamen yeni bir Anayasa yapmanın mümkün olmadığı vurgulanıyor.

İktidarın böyle bir öneride gerçekten samimi olup olmadığı da sorgulanıyor. Başka hususlar da sorgulanıyor. Örneğin, Anayasa değişikliğini gerçekten demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları standartlarını daha yukarıya çekmek için mi istiyor? Yoksa bu önerinin arkasında başka amaçlar ve bazı siyasi 'gizli ajandalar' var mı? Böyle bir Anayasa için iktidarın mevcut muhalefetten destek alması mümkün mü? Mevcut TBMM'den böyle bir yeni Anayasa çıkar mı?  Yeni Anayasa konusunun gündeme getirilmesinin bir nedeni olarak, yerel seçimler öncesinde ekonomik krizin yol açtığı sorunları perdelemek olduğuna işaret ediliyor.

Mevcut Anayasayı yamalı bohçaya benzeterek, Cumhuriyetin 100. yılında yeni bir anayasaya gereksinim duyulduğunu ifade edenler ise "Biz istiyoruz ki yeni yüzyılda millete ait, onların temel hak ve özgürlüklerini koruyan bir anayasa olsun. Asıl düzenlenmesi gereken temel hak ve özgürlüklerdir. Biz bunu öncelikli düşünmeliyiz" diyorlar. Anayasa çalışması için inanılmaz birikim olduğu, 20 yıl boyunca getirilen bir anayasal süreç bulunduğu belirtilerek " bir masanın etrafına gelinip, bunun icraata dönüşmesi gerekir" şeklinde konuşuyorlar.

TBMM açıldıktan sonra bir masanın etrafında partiler bir araya gelebilecekler mi? Göreceğiz. "Akiktidarın U Dönüşleri" başlığı ile bir ay önce bu köşede yer alan yazımın sonunda, TBMM'NİN tozlu raflarında rafa kaldırılmış anayasa taslakları mevcut olduğunu anımsatarak, son yıllardaki deneyimler ışığında mevcut sistemin masaya yatırılması olasılığından söz etmiştim. "TBMM'deki tüm partilerin katılımıyla 100. yılda, sivil, kuşatıcı, özgürlükçü, koruyucu, sosyal, siyasi ve ekonomik demokrasiyi güvence altına alan laik, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayanan bir anayasa üzerinde uzlaşma sağlanabilir mi?" sorusunu yöneltmiş, bekleyip göreceğiz demiştim. Yukarıda işaret ettiğim kuşkular ve tepkileri de dikkate alarak yine "bekleyip göreceğiz" diyorum