Günümüzde her şey değişti de, bizim turizm sektörünün kamu ve özel sektörünün
şafağı hala atmadı. Hâlâ işletmecilik yapmak yerine, ya sektörün rantını
yemenin ya da sıkıntılı günler ise, sektörü kurtarmanın derdindeler.
Turizm dediğimiz zaman, ne anladığımıza bir bakalım. Sahiden, turizm ne? Ya da
kime göre turizm? Turizm sektöründe her şey yolunda ise, sorunlar hasırın
altına süpürülür gider; daha sonra kokacak ise de, ona da o gün bakarız mantığı
ile işler bu güne kadar getirildi.
Ülkemizde profesyonel anlamda turizm anlayışı ne zaman başladı ve bu günlere
nasıl gelindi. Cumhuriyetin ilk yılları dahil, 1983'lere gelene kadar turizm,
ya kültürün ya da kültür ile birlikte Milli Eğitimin içinde değerlendirilmiştir.
Çünkü o yıllar turizm denilince, Anadolu'nun tarihi mirası ve kalıntılarına
meraklı Avrupalı ya da diğer ülke yurttaşlarının ülkemize gelip, gezmeleri
anlaşılıyordu.
Ta ki, 24.Ocak.1980 kararları ile ülkenin her türlü kaynağının devlet elinden
alınıp, özel sektöre verilmesi ile başlayan süreç, ülkemizde ki turizm
sektörünün ve resmi kurumlarının da miladı olmuş ve 16.Nisan.2003'de 4848
sayılı yasa ile Kültür ve Turizm Bakanlığı kurulmuştur.
Özellikle Antalya gibi sahil şehirlerinin deniz kıyıları başta olmak üzere, bir
çok doğal güzelliği olan bölge, turizm bölgesi ilan edilip, özel sektöre,
turizmin teşviki amaçlı 49 yıllığına tahsisler yapılmıştır. Dünya Bankasının
desteği ile sağlanan krediler ile de, yol, su, kanalizasyon gibi alt yapı
tesisleri yapılmıştır.
Özellikle 1990 yıllar, turizmin sağlıklı gelişmesi ve büyümesi, yatırımların
sağlıklı yapılması ve işletilmesi için büyük gayretler gösterilmiştir.
O yıllar sahillerin İtalya ve İspanya gibi beton yığınları ile dolmaması için,
özel sektörün kendi imkanları ile yaptığı ya da devletin teşvik ettiği turizm
yatırımlarında büyük özen gösterilmiştir.
Turizmin uluslararası pazarlamasını sağlamak içinde, tanıtım fuarlarına
katılmaktan tutun da, seyahat acentaları ve tur operatörlerinin de teşvik
edilmesine kadar bir çok şey yapılmıştır.
1990'lı yılların başında bir kaç milyon olan turist sayısı, devam eden yıllarda
onlarca milyonu bulan sayılara ulaşmıştır.
Ne yazık ki 2000'li yıllardan sonra, Türkiye'nin özellikle Avrupa ve dünya
turizm sektöründe yıldızı parlamaya başlayınca, sektörün planlı gelişmesi
bırakılmış, siyasetin ve gözünü kâr hırsı büyümüş turizm sektörünün hırslarına,
turizm sektörü ya da Türk turizmi kurban edilmiştir.
İtalya ve İspanya olmasın diye özen gösterilen kıyılar beton yığınlarına dönüşmüş,
ülke bir turizm markası olmayı becerememiştir.
Günümüze gelince, dünyanın siyasi konjonktürünün etkileri ile birlikte,
Türkiye Devlet yöneticilerinin siyasi tercih ve öngörüleri ile turizm sektörü
deyim terinde ise, karaya oturmuştur.
Turizm sektörü, öyle birlerinin iş yapıyormuş gibi yaparak, üretmeye
çalıştığı Zihni Sinir Projeler ile kurtulacak dönemi çoktan geçmiştir. Sorun
bir çok sektör, Genel ve yerel yönetimlerin iş birliği ile çözümlenebilecek bir
noktadadır.
--Örneğin Antalya'da, örnek olarak Lara-Kundu, Belek, Beldibi, Kemer ve
Manavgat gibi yerlerde ki turizm işletmelerinin bu günlük sorunları turist
getirilerek çözülse bile ,bu kalıcı bir çözüm olmayacaktır.
--Turizm Bakanlığı ile birlikte, yerel yönetimler de sürecin içerisine
katılmalıdır. Her şey dahil sistem ile gün kurtarılmaktadır ama, sorun bir
sonraki krize kadar ertelenmekte, yani, çözülmemektedir.
--Örneğin Serik sahillerinde, Boğazkenten, Belekten başlayarak, Lara-Kundu'
daki otellerin müşterileri güvenli ulaşım sistemleri sağlanarak, (raylı
sistemler, metro, tren vb) şehir merkezlerine, tarihi yörelere
gitmeleri-gelmeleri sağlanmadıkça, üretilen çözümler günü birlik çözümler
olacaktır.
--Türk turizmi, turizmcilere ve önünü bile göremeyen kamu yöneticileri ile gözünü
kâr hırsı büyümüş turizm işletmecileri ve yatırımcılarına bırakılmayacak kadar
önemlidir.
--Sorunlar, sadece turizm sektör yatırım ve işletmecilerinin sorunu
değildir. Tarım-Çiftçiden tutan da, seyyar satıcıya kadar, belediye Başkanından
Bakanına kadar herkesi sürecin içine katılmadıkça.
Kurtuluş yok tek başına.
Ya hep birlikte, ya da hiç birimiz!...