Halen TBMM’de görüşmeleri devam eden ve iktidar tarafından başkanlık veya partili Cumhurbaşkanlığı olarak adlandırılan Anayasa değişiklik tasarısı hakkında görüşlerimizi köşemizden yurttaşlarımızla paylaşmamız gerektiğini düşünerek bu yazıyı kaleme aldık.
Gerek genel gerekçe ve gerekse madde gerekçelerine bakıldığında yapılan işin güçlü yasama, güçlü yürütme ve güçlü yargı sistemini getirmeyeceği aksine yasama, yürütme ve yargı yetkisinin tek elde toplanacağı bir sistemi getireceği aşikardır.
A-Yasama ile ilgili düzenlemeler de;
*Milletvekili seçilme yaşının 18’e indirilmesi, her türlü bilgi, birikim ve tecrübeden uzak ve eğitim sisteminde dindar nesil kavramı içersinde yetiştirilmiş, askerlik yapamamış, cemaat militanları Mecliste yer alacaklardır. Bu kişilerin oluşturduğu meclisten hangi yasaların çıkarılacağı ve bu yasaların hukuk ile ilişkisinin bulunmayacağı ortadadır.
*Milletvekillerini tek kişi partili Cumhurbaşkanı kendi partisinden seçecek ve seçilen vekiller milletin değil partinin vekilleri olacaktır. Sonuçta Egemenlik Milletin değil bir partinin ve onun genel başkanının olacaktır.
*Meclis Cumhurbaşkanını ve onun seçtiği bakanları hiçbir şekilde denetleyemeyecektir.(Güven oyu ve gensoru, meclis soruşturması)yolları kapatılmıştır. Meclis Cumhurbaşkanı tarafından gerekçesiz tek taraflı feshedilecektir. Meclisin Cumhurbaşkanlığını feshetme yetkisi kendisinin de feshine yol açacağından bu suretle karşılıklı fesihten söz edip bunu bir denetim mekanizması gibi açıklamak hukuken mümkün değildir.
B-Yürütme ile ilgili düzenlemeler de;
*Yürütmede Başbakanlık müessesesi kalkarak yürütme tek adama bağlanmaktadır. Tek adam meclis dışından (doğal olarak parti teşkilatlarından )kişilerden atanacak ve Bakanlar göstermelik bir işleve sahip olarak Cumhurbaşkanının emir ve talimatları doğrultusunda hareket edeceklerdir.
*Bakanlar kurulunun sahip olduğu kararname çıkarma yetkisi ellerinden alınarak Cumhurbaşkanı ünvanı tek adama verilecektir.
*Ayrıca Bakanlar kurulunun tüm karar ve yetkileri partili Cumhurbaşkanı tarafından kullanılacaktır.
C-Yargı ile ilgili düzenlemeler de;
*12 Eylül 2010 referandumu ile iktidara bağlanan HSYK şimdide ’’HSK’’ adı ile üyeleri kendisi tarafından seçilen Cumhurbaşkanına bağlanacaktır.
*Anayasa mahkemesi üyeleri de keza partili Cumhurbaşkanı tarafından seçilip ona bağlanacaktır. Yargının gerek yasamayı gerek yürütmeyi denetleme hakkı kalmamıştır.
*Anayasa değişikliği gerekçesinde bağımsızlığın yanında tarafsızlığı sağlanıyor denilen ne tarafsızlığı ne de bağımsızlığı kalmaktadır .Tüm yargı taraflı Cumhurbaşkanına bağlı kalacaktır.
D-Cumhurbaşkanlığı ile ilgili düzenlemeler de;
*Ağırlıklı olarak tasarının 104. Maddesinde yetkileri düzenlenen Cumhurbaşkanının Yasama ,Yürütme ve Yargı organlarının tabi kılındığı bir makam olmanın ötesinde Türkiye ‘de tüm idari teşkilatı atayan, görevden alan, düzenleyen yetkilerle donatılmış olduğu görülmektedir.
*Partili Cumhurbaşkanının OHAL ilanı ve KHK çıkarma yetkisi de dikkate alındığında tasarıda tarif edilen cumhurbaşkanlığı modelinin başta hukuka olmak üzere hiçbir kural kaide ve kuruma karşı sorumlu olmadığı ortaya çıkmaktadır.
*Cumhurbaşkanının Meclisi,Yürütmeyi ve Yargı ile Yargı organlarını bizzat seçtiği bir düzenleme de Cezai sorumluluğunu düzenleyerek onu ulaşılması imkansız nisaplara bağlamak sorumsuz Cumhurbaşkanının gerçek anlamda sorumsuzluğundan daha sorumsuz bir yaklaşımdır.
* Cumhurbaşkanının KHK’lar ile illeri birleştirerek bölgeler yaratıp bunların özerkleşmesine imkan verecek düzenleme yetkisi federasyona geçmeyi Anayasanın ilk 3 maddesinde yer alan üniter devlet yapısını ortadan kaldırmayı sağlayacağı ortadadır. Bu yetkilerde bir Cumhurbaşkanlığı profiline evet demek mümkün değildir.
*5 yıllık dönemler halinde üst üste 2 kez seçilebilmesi öngörülen Cumhurbaşkanının 2. görev süresinin son yılında Meclisi feshetmesi halinde yeniden aday olmasına olanak sağlayan düzenleme partili Cumhurbaşkanının ölünceye kadar görevde kalmasını sağlayacaktır. Bu durum ancak padişahlıkta söz konusu olabilecek bir görev tanımıdır.
Sonuç olarak önümüzde ki Anayasa tasarısının şu maddesi şöyle, bu maddesi böyle düzenlenirse iyi olur veya kabul edilebilir deme durumu yoktur. Mevcut Anayasa değişikliği tasarısı tümü ile reddedilerek geri çekilmesi sağlanmalıdır.Özellikle kendisini milliyetçi olarak tanımlayan ve adında Milliyetçi kelimesi bulunan bir partinin liderine ve ona kayıtsız şartsız biat edenlere daha önceki sözleri ve hazırlayanlar tarafından Türk tipi anayasa söylemini Türklüğe hakaret sayanların ve iktidar partisi ile düşünce ve söylemlerinin kendilerine bir daha hatırlatılması önemli bir görevdir.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun…
Saygılarımla…