İnanıyorum, başımızda dolaşan bu şerler, bizi hayra çıkaracaktır.

 

Alevler, doymak bilmeyen ejderhalar gibi, ülkemin değerlerini yutarak çoğalıyor.

Yangınlar alevleri ile insanlığın değerlerini yok ediyor.

 

Ama bu alevler, temenni ediyorum ki, içimizde var olan dayanışmayı ortaya çıkaracaktır.

 

Yangına karşı mücadele, nefes almayı dahi zorlaştıran dumanlar arasından yapılıyor. Binlerce insan, alın teri ve sağlam yürekleri ile adına yangın denilen devle mücadele ediyor.

 

Kalabalık arasında Manavgat belediye başkanı Sayın Şükrü Sözen’i gördüm.

Bugün ile birlikte üç gündür uyku girmeyen gözlerinden gözyaşı döküyordu.

Kendisine şöyle bir baktım.

Bu bir belediye başkanıydı ve halkının, şehrinin acısıyla gözyaşlarına hakim olamıyordu.

 

 

Ağlamak; ne asilane bir davranış…

Bu gözyaşları, alevler Manavgat’ın üzerine düşerken, yanan bir yüreğin gözyaşlarıdır.

 

Ne asildir;

Kendi toprağı, çiçeği, ağacı, böceği için dökülen gözyaşları…

Halkı ile birlikte akan gözyaşları, alevlere inat çoğalıyor.

 

Sözen’i gördüm o an. Bir tenhada ağlıyordu… Tenhada ağlayanlar için ağlıyordu…

“Şükürler olsun Allah’ım, bir tenhada ağlayan gözyaşlarına neden olmadım…”

Halkın acılarını hissederek dökülen gözyaşları; ne asildir…

 

Sözen tenhada, bunca emekle var edilen yapay cennet için ağlıyordu.

 

O gözyaşları, çaresizliğin değil, ateşe düşen yüzlerce yıllık emeğe, umuda ağlıyordu.

Bir cehennem zebanisi gibi şehir merkezine doğru yürüyen alevlere bakıyor ve tahribatı için ağlıyordu…

 

Ne asil gözyaşlarıdır o, ne mutlu bu devletin ferdiyim dedirten duygunun gözyaşları…

 

Bir felaketin şerrinden, birlik, beraberlik ve dayanışma hayrı çıkaran bir milletin ferdi olmak…

 

Sözen’in ağlaması için çok neden vardı…

Hepsi de birbirinden erdemli ve asil duygulardı…

 

Ağla başkan, ağlayabildiğin kadar…

 

İyi niyetle dökülmüş bu gözyaşları, yeniden inşa edilecek Manavgat halkına güç veren pınar olacaktır…