İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Sarıyer’de yurttaşlara seslenirken, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın miting meydanlarında izlettirdiği iftira montajlı videoya tepki göstererek, “Kendisi, yalan konuştuğunu itiraf ediyor. Çık, milletten zür dile, bu iftirayı attığın insanlardan özür dile. Sevgili dostlarım, güzel insanlar; iftira atmak, yalan konuşmak büyük günahtır. Kul hakkı yemek büyük günahtır. Bunlarla siyaset yapılmaz” dedi.

İmamoğlu’nun aracının Ayazağa’ya girişi sırasında küçük bir grubun attığı provokatif sloganlara vatandaşlar, ellerindeki Türk bayraklarını sallayarak karşılık verdi. İmamoğlu, Sarıyerlilere seslenirken şunları söyledi:

"TOPLUMUN BİRBİRİNE OLAN SAYGISINI BÜYÜTMEK, ÖNÜMÜZDEKİ EN ÖNEMLİ MESELEDİR: Geceniz güzel olsun. Gündüzünüz güzel olsun. Yaşamınız güzel olsun. Ne güzel, yine en ön saflarda çocuklar var. Genç kızlarımız var, yakışıklı delikanlılar var. Hanımefendiler, beyefendiler var. Bu aile ortamını görmek, güzel ablalarımızı görmek, siyaset değil. Bakın, şu hasbihali yapabilmek, dünyanın en büyük zenginliği. Toplumun her kesimine böyle bir samimiyetle eğer gidebiliyorsam hayat boyu bu bana yeter. Bakın, insanları seversiniz, sevmezsiniz; ama saygı göstermek başka bir şeydir. Toplumun birbirine olan saygısını büyütmek, önümüzdeki en önemli meseledir. Ben, bu duygularla buradayım ve şunu söyleyeyim, sizinle bir arada olmaktan çok mutluyum. Buraya gelenler, gelmeyenlere Ekrem İmamoğlu'nun içten, samimi selamlarını, sevgilerini ve saygılarını götürsün. Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

BUNLAR İYİCE ŞAŞIRDILAR: Size uzun uzun hizmetlerimizden bahsetmeyeceğim. Şükrü Genç Başkan’ım bunu çok doğru ve güzel tarifliyor. ‘Yıllar sonra Sarıyer, Büyükşehir Belediyesi’yle tanıştı’ diyor. Bu aslında kötü bir tarif ama ne yazık ki buna mecbur kalıyoruz. Bugünün iktidarı, bu parti benden değilse buranın belediye başkanı oraya uğramıyor. Bu kadar partizan, bu kadar ayrıştırıcı, bu kadar kutuplaştırıcı, bu kadar ayrıştırıcı bir dil, tavır; inanır mısınız? Bakın, Cumhuriyet’imiz 100’üncü yaşında; bunların bu topluma verdikleri zararı hiçbir dönem hiç kimse vermedi ve biz ne yazık ki o kadar büyük zararla karşı karşıyayız ki. Biz, artık toplumun barışını, huzurunu teminat altına almaya uğraşıyoruz. Bunlar iyice şaşırdılar. Onun için tarihi bir gün, 28 Mayıs. 28 Mayıs Pazar’ı çok önemli önemseyelim. Cumhuriyet tarihinin en önemli günü belki de. Onun için tarifi yapalım. Ekonomisi, freni boşalmış bir kamyon gibi. Çocuklarımız, bu ülkede artık hayallerini kurmak istemiyor. Gençler, hep yurt dışını konuşuyorlar. Paramız pul olmuş cebimizde. Vatandaş markete, pazara gidiyor, fiyatlara bakmaya korkuyor.

BU HÜKÜMETİ YÖNETENLERİN BİRAZ VİCDANI VARSA UTANMASI LAZIM: Gerçekten, ben pazar yerlerini geziyorum, pazarlarda insanlar bana torbalarını gösteriyorlar. Eskiden torbalarımız dolar taşar, taşıyamazdık. Şimdi bana bir teyzeciğim, dört gün önce Çekmeköy'de, 82 yaşında, yanaştı böyle. ‘Başkanım’ dedi, ‘canım erik çekti, aldım’ dedi. Bana torbayı gösterdi. Torbada beş tane erik, ‘5 liraya aldım’ dedi. Beş tane eriği… Tanesi 1 lira. Onun için bu büyük bir kriz. Bu şehrin evlerinin kirasını, bu şehirde yaşayanlar ödeyemez durumdadır. Biz, bu sene çocuklara eğer bu öğrenci yurtlarını açmasaydık gençlere… Anadolu'dan buraya yerleştirdiğimiz kızlarımız, oğullarımızın söylediğini söyleyeyim. ‘Bu yurt çıkmasaydı, siz bana burs vermeseydiniz, beni ailem üniversite okumaya yollamayacaktı.’ Bakın, burada çok deneyimli dostlarımız var. Konuştuğumuz yıllar 40 sene, 50 sene, 30 sene öncesi değil. Bakın, bunları konuşmak utanç verici. 21’inci yüzyılda, Cumhuriyet’in 100’üncü yılında Anadolu'daki bir gencimize, bir kızımıza, bir oğlumuza, ‘Oğlum sen İstanbul'a gideceksin ama ben senin kiranı ödeyemem, cebine de harçlık koyamam. Onun için seni üniversiteye yollayamıyorum’… Bu, büyük krizdir. Bundan, bu hükümeti yönetenlerin biraz vicdanı varsa utanması lazım.

MERKEZ BANKASI'NIN KASASI 42 YILIN EN DİP NOKTASINDA: Şimdi göz boyamak kolay. Bakın, bugünün Türkiye'sinde öyle bir para krizi var ki öyle bir finans krizi var ki. Allah muhafaza diyorum, bunlar iktidarda kalsınlar, şu anda Merkez Bankası'nın kasası 42 yılın en dip noktasında. 42 yılın, bakın ihtilal zamanlarının, 1980’lerden bu yana gördüğü en dip noktada. Onun için, efendim hani diyebilirsiniz ki ‘Dövizle mövizle benim ne alakam’…. Öyle demeyin, arabanın benzininden giydiğiniz cekete, kullandığınız ne bileyim bütün ürünlere, cep telefonundan şuna buna, her şeyi bu ülkenin ne yazık ki dövize bağlı. Onun için 28 Mayıs tarihi çok önemli. Bu seçim, yalnızca cumhurbaşkanlığı seçimi değil, kıymetli hemşerilerim. Türkiye'nin geleceğine dair bir karar verme sorumluluğu içeriyor. Şunu biliyorum; bu millet, bu sorumluluğu taşıyacak ve doğru kararlar alacak vicdana ve muhakeme yeteneğine sahiptir. Ben, vatandaşımıza güveniyorum. Bu memleketin, milletin ferasetine güveniyorum. Onun için, bu iktidarın devam etmesi halinde olabileceklerini düşünemiyorum bile.

BOZULMUŞ EKONOMİMİZ İYİCE ÇÖKER VE VATANDAŞ BUNA İTİRAZ ETTİKÇE DE VATANDAŞIN SESİNİ KESMEK İÇİN ONA BASKIYI ARTIRIRLAR: Bakın, milletin kaynaklarını bir avuç ayrıcalıklı, torpilli insanların zenginliği için harcamaya, göz göre göre devam ederler. Bu ülkeyi iyice dışa bağımlı hale getirirler. Bozulmuş ekonomimiz iyice çöker ve vatandaş buna itiraz ettikçe de vatandaşın sesini kesmek için ona baskıyı artırırlar, insanları konuşturmazlar. Bakın, bu gençler bir tweet attı diye, fikrini söyledi diye kapısına polis dayanır. Bakın, böyle bir toplum haline getirilir, özgürlüğünü kısıtlarlar. Bu karanlık geleceği değiştirmek de sizin elinizde. Bakın, güzel hanımefendiler, burada dertleşiyoruz, bunlar önemli. Şimdi benim sevgili vicdanlı hemşerilerim, özellikle hanımefendiler, özellikle sizler bakın. Burada vatandaşımın her yüzü var, memleketimin her insanı var. Az çok, bu şehirde yaşayan, yani 81 vilayetinden tut, Balkanlar'dan gelen muhacir soydaşlarımıza varıncaya kadar her taraftan insanın yüzünden anlarsınız. Her insanımız, rengimiz burada var. Bu millet, birbirinin inancına saygılıdır. Bu millet, birbiriyle milli duygularını yarıştırmaz. Omuz omuza maça gider, milli maçı izler gibi, milli duygularıyla coşar, evine döner. Bu milletin, bayrağına olan, birbirine olan inancının asla yarışı olmayacağını bilir. Ya bunlar, ‘bana oy vermeyenler terörist, oy verenler milli’. Aklı gitmiş, beyni gitmiş.

NE İMAMI? İMAM MİMAM DEĞİL O, MÜPTEZEL: Bakın, öyle garip olaylar yaşadı ki güzel dostlarım. Geçenlerde belki gördünüz. Bakın, bir cami imamı, vatandaşlara vaaz ederken bugünün iktidarını savunuyor. ‘Tabancam mermi dolu’ diyor, ‘o gece ben neler yapacağım, bilin’ diyor. Bunu diyen müptezel imama… Hiç önemli değil, yuhalayın. Hiç önemli değil, yuhalanacak adam zaten. Efendim açığa alınmış bilmem ne. Bugünün iktidarı yarın onunla fotoğraf çektirir ha, onu söyleyeyim size. O vaiz koltuğu, benim sevgili peygamberimin koltuğu. Hazreti Muhammed'in koltuğu. Sen, o koltukta konuşurken o koltukta dinimizin güzelliklerini anlatacaksın, inancımızın güzelliklerini anlatacaksın. Komşusu açken tok yatan benden değildir diyeceksin? Sen o koltukta kalkıp, çıkıp cemaatin huzurunda başkalarına terörist diye cihetinde bulunamazsın. Ne imamı? İmam mimam değil o. O müptezel. Bakın, o müptezel. Kötü olan ne? Bu kötü değil. İşimizi imamla, burada İmamoğlu var, onu çözeriz sorun olmaz. Bundan endişeniz olmasın, hiç korkumuz yok. Ama mesele ne biliyor musunuz? Orada bir vatandaş çıkıyor, ona tepkisini gösteriyor. İmam, o camide vatandaşı ayağa kaldırıyor, diğer vatandaşları o tepkiyi gösteren vatandaşa saldırtıyor; o daha kötü. Yani cemaatin aldanması daha kötü, mesele orada. O bakımdan benim sevgili dostlarım, bu meseleyi çözmemiz lazım, bu samimiyetsizliği çözmemiz lazım. Bu niye böyle oldu biliyor musunuz? Siz caminin içinde miting yaparsanız oradaki imamlarda size tabi olur. Cami, milletin ibadethanesi. Cami nedir, biliyor musunuz? Cami, insanların eşitlendiği yerdir. Kulun Allah'la, yaratanla baş başa kaldığı yerdir. Yaratanla kul arasına orada kimse giremez. Ve oradaki din görevlileri, insanlarına güzel ahlakı anlatır, Hazreti Peygamber’imizi anlatır. Yaradan’ın ayetlerinden örnekler verir, orası siyaset yeri değildir. Siyasetin kışlada, okulda işi olmaz. Kurban olayım, bak bu millet çok büyük badireler atlattı, çok büyük sıkıntılar çekti. Bu kafayı destekleyenler, bu akla sahip olanlar, güzel insanlarımızı sıkıntıya sokar.

KENDİSİ YALAN KONUŞTUĞUNU İTİRAF EDİYOR. ÇIK, MİLLETTEN ÖZÜR DİLE. BU İFTİRAYI ATTIĞIN İNSANDAN ÖZÜR DİLE: Ya bu milleti niye birbirine düşürüyorsunuz be kardeşim? Ya bir ülkenin cumhurbaşkanı, bakın nedir biliyor musunuz? Benim ruhumda devletin başındaki insan… Bin yıllık geleneği olan bu Cumhuriyet… Bakın, bu topraklarda bin yıllık geleneği var. Daha geriye gidersek daha fazlasını buluruz. Bu millete ait devlet geleneği; devletin başındaki cumhurbaşkanı bir ana gibidir, bir baba gibidir. Anne baba, evladını ayırt eder mi? Evladına bakarken ‘sen şusun, sen busun’ der mi? Yahu ‘terörist’ diyor, ‘vatan haini’ diyor, şunu diyor, bunu diyor. Ondan sonra da ‘ama montaj, ama şu, ama bu’ diyerek yalan da konuşuyorlar. Kendisi yalan konuştuğunu itiraf ediyor, Çık, milletten özür dile. Bu iftirayı attığın insandan özür dile. Sevgili dostlarım, güzel insanlar; iftira atmak, yalan konuşmak büyük günahtır. Bakın, büyük günahtır. Kul hakkı yemek büyük günahtır. Bunlarla siyaset yapılmaz. Bunlarla alacağın oyu Allah kahretsin diyeceğim ama kahır okumak istemiyorum. Ya ben size bir şey söyleyeyim mi? Ben oy kazanacağım diye şurada bir vatandaşımın kalbini kırsam, ben o gece uyuyamam biliyor musunuz? Bu dili kullananlar evinde başını yastığa nasıl rahat koyuyor, ben anlamıyorum. Ama farkımız ne olacak biliyor musunuz? Bunların koltuğu bittiği gün, milletin yüzüne çıkıp bakamayacaklar. Ben diyorum ki ahlaklı, erdemli bir yöneticilik. Ahlaklı, erdemli yöneticilik nedir biliyor musunuz? Koltuk, millete ait o koltuğun süresi bittiğinde ceketini alıp, Ayazağa’ya gelip şu kahvede, şu esnafta oturup çayını, kahveni içebiliyorsan sen iyi insansın. Ama koltuğun bittiği gün, milletin huzuruna gene 50-100-200 korumayla geliyorsa sen git uzayda yaşa. Bu memlekette sana yer yok.

‘BUNLAR TERÖRİST’ DİYOR YA BU ÜLKEDE PKK'NIN SALDIRDIĞI TEK LİDER KILIÇDAROĞLU: Bak, bu memleketin insanı samimiyeti sever. Onun için bunlar yoruldu, bunlar bitti. 30 yıl önceki, 25 yıl önceki diline bakın, şimdi başka bir dil. Yani o koltuğu korumak için memleketi berbat etmelerine rağmen tek dayanakları kaldı. Millete bir şey anlattıkları yok. Sadece muhalefetin aktörlerine fitne, fesat, iftira, yalan. O bakımdan sevgili dostlarım, sorumluluğumuz büyük. 28 Mayıs'ta önümüzdeki pusulada iki tane aday var. Mührü basacağınız kişi erdemiyle, ahlakıyla; hak, hukuk, adalet mücadelesiyle, kul hakkı yememesiyle… ‘Bunlar terörist’ diyor ya bu ülkede PKK'nın saldırdığı tek lider. O saldırıda ben oradaydım, Artvin’de idim, ben yanındaydım. Hak, hukuk, adalet mücadelesini kendine adamış ve… Milletin iktidarı, millete ait iktidar. Bir kişiye ait iktidarı çöpe atacağız. Milletin iktidarı gelecek, bir kişinin iktidarı gidecek. O pusulada iki isim var, hepiniz Kemal Kılıçdaroğlu'na mührü basmaya hazır mısınız? Yeni bir dönem geliyor, farklı bir dönem, güzel bir dönem. Milletin oyuna ihanet etmeyenlerin, ülkeyi saraylarda değil halkın içinde halkla birlikte yönetenlerin dönemi geliyor. Yalanları montajlayarak değil.

BU AKIL TUTULMASINI SONA ERDİRECEĞİZ: Bu akıl tutulmasını sona erdireceğiz. Ve iktidara millet girecek. Siz geleceksiniz ablacığım. Sevgili kardeşim; sen geleceksin, sen. Güzel kızım; sen geleceksin. Giyimine, kuşamına, yaşamına bakmadan, benim her etnik kökenden, her inanıştan milletimiz iktidara gelecek. Uzlaşma, aydınlık iktidara gelecek. Mantık iktidara gelecek. Türkiye'yi üretimiyle, ekonomisiyle dünya lideri yapabilmek için demokrasisiyle, özgürlüğüyle örnek bir ülke haline getirebilmek için hep beraber bu işi başaracağız. Ne kadar demokrasi, o kadar zenginlik. Bir kişinin aklı, bir ülkeyi batırır. Ama bu milletin ortak aklı, ülkeyi çıkarır yukarıya, ayağa kaldırır. Bir kişinin aklı, bu ülkeyi rezil, kepaze eder. Ama bu milletin aklı, bu ülkeyi itibarlı, hak ettiği yere taşır. Onun için sandığa gideceğiz, oyumuzu vereceğiz. Hep beraber elimizden geleni yapacağız. Başka bir tur yok. Bakın, ilk maç bitti. Oradan bir averaj maveraj yok. Maç 0-0 başlıyor.

BENİ TANISA, KALBİNE BİR SANİYEDE GİRECEĞİM: Burada konuştuk. Ağzımızdan kötü bir söz çıktı mı? Birine kötü bir şey söyledik mi? Kötü söz, sahibine aittir. En kötü sözüm ne biliyor musun? ‘Allah onu ıslah etsin. Allah onun gazabından bu milleti korusun.’ Birisi siyaseten bana hasımlık yapıyor, yanımdan geçerken içim nasıl biliyor musunuz? Nasıl üzülüyorum biliyor musunuz? Bazen bana diyor ki eşim, ‘Sen bu işi niye yapıyorsun bu kadar üzülüyorsan.’ E üzülüyorum, ne yapayım? Bana niye kızıyor? Ben onun hakkında kötü konuşmuyorum, kötü bir şey söylemiyorum. Niye kızıyor biliyor musunuz? İnandığı insan beni kötülediği için kızıyor. Halbuki beni tanımıyor ki. Beni tanısa, kalbine bir saniyede gireceğim. Buna inanıyorum. Çünkü iyi insanlarız biz. Bu memleketin her insanı için iyi şeyler düşünüyoruz. Ne yapacağız? Kötülüğü çöpe atacağız. İyilik kazanacak, dürüstlük kazanacak, ahlak kazanacak, erdem kazanacak, çalışkanlık kazanacak. Var mıyız?

BENİ GENEL BAŞKAN’A ŞİKAYET EDENİN 6 TANE ÇOK YAKIN AKRABASI İBB’DE ÇALIŞIYOR: Biz iktidara geliyoruz. Kimseyle ilgili kötülük yapmayacağız. Bakın, geçenlerde Genel Başkan’ımız bir televizyon programına katıldı, Babala TV diye. Orada biri çıktı dedi ki benim için, ‘Beni işten attı’ dedi. ‘Sözünüzde durmadınız’ dedi. Yayınladık ama söyleyeyim. Bu vatandaş, bir taşeronda çalışıyor, direkt bizde çalışmıyor. Ama bizimle 2,5 sene çalışmış zaten. 2021’in sonunda taşeronun sözleşmesi bitmiş, onun da iş akdi feshedilmiş. Daha ileri bir şey söyleyeyim mi? Daha bugün Genel Başkan’a verdim notu. 6 tane çok yakın akrabası da -isim vermeyeceğim, yakınlığını vermeyeceğim- bizle çalışıyor. Sülalece bizdeler. Bizden önceki dönemin çalışanları. Ama ona rağmen, hiçbirinin saçının kılına dokunmadık. Çalıştığı için, çalışkan olduğu için, içinde terfi eden bile var. Bu kadar iyiyiz bak. Ama o, televizyona çıkıp benimle ilgili, beni Genel Başkan’a şikayet edip, Genel Başkan’a da fütursuzca, ahlaksızca, ‘Namus sözü verdin’ deyip onu aşağılamaya çalışan akıl, işte o kötü akıl.”

BENİMLE İLGİLİ SEÇİMDE AĞZA ALINMAYACAK ŞEYLER YAZMASINA RAĞMEN DOKUNMAMIŞIZ: Bakın, bir şey daha söyleyeyim mi? Benimle ilgili seçimde o kadar ağza alınmayacak, dalga geçecek şeyler yazdı ki 2019’da. Ona rağmen dokunmamışız. Ona rağmen 2,5 sene çalışmış. Bizde ne var biliyor musunuz? Bizde Hazreti Ömer'in adaleti var. Bizde Hazreti Ali'nin ahlakı var. Biz, bu toprakların inançlarından geliyoruz. Bizde Hazreti Mevlana'nın hoşgörüsü var. Bizde Hacı Bektaş-ı Veli'nin hoşgörüsü var. Biz, bu toprakların insanıyız. İnsan ayırt etmeyiz be kardeşim. Onun için bu kötülüklere son verelim. Bu memleketin memuru, amiri, bürokratı bizden endişe etmesin. Biz, onların haklarını daha iyi koruyacağız. Bak, 20 senedir konuşamıyorlar. Biz yönetime geldiğimizde fikrini söyleyecek, aklını masaya koyacak. Bunlar, onları neredeyse konuşamaz hale getirdiler. Bu memleketin şu anki otoriter yönetimi, hepsini üç maymuna dönüştürdü. Ne görüyorlar ne konuşuyorlar ne duyuyorlar. Biz, onların bütün duyularını açacağız. Aklıyla, bilgisiyle, fikriyle, devletin bir parçası olacaklar.

BU MİLLETİN KALBİNE GİRENİ, ANCAK MİLLET YOLLAR: Onun için biz, çok erdemli bir döneme hazırlıyoruz. Bu dönemi anlatın diye anlatıyorum bunları. Bir kişiyi ikna edin. Başka hiçbir şey istemiyoruz. Allah bizi mahcup etmesin size, milletimize. Allah bunlara iktidar nasip etsin, bunların ilk işleri ne olacak biliyor musun? İlk işleri İstanbul'u talan etmek olacak. Zaten diyorlar; efendim Ekrem İmamoğlu'nun defterini düreceklermiş. Bu milletin kalbine gireni, ancak millet yollar. Onun için İstanbul'a da Türkiye'ye de Ayazağa'ya da Sarıyer'e de sahip çıkacağız. Hazır mıyız? Çalışacağız. ‘Ya zaten bir gün kaldı…’ Olsun. 24 saat, 30 saat çalışacak mıyız? Hazır mıyız? Sandıkta görev alacağız. Sandığa sahip çıkacağız. Tamam mı? Bu bayraklarımızla, canım bayraklarımızla 28 Mayıs’ı demokrasi bayramına dönüştüreceğiz. Hazır mıyız? Allah sizi korusun, bu demokrasi bayramına dönsün, Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olsun, Çankaya’ya Atatürk'ün evine hep beraber yürüyelim. Kalın sağlıcakla. Her şey çok güzel olsun.”

ANKA