Bizim Mehmet Bayrak da lezzet avcısı kesildi başıma. “Abi bi tostçu keşfettim” diyor, alıp götürüyor. Kusursuz. Geçtiğimiz günlerde Toptancı Hal Camii’nin altındaki tostçuya gitmiştik. Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü’yü de davet etmiş. Tütüncü’nün tosta yorumu, “Usta tosta yeni bir boyut getirmiş” şeklindeydi.Yine sıcaktan bunaldığımız bir korona gününde “Abi Hurma’da bir yer keşfettim. Çayın tadına doyamayacaksın” dedi. Gittik, ben tepetakla. Şehrin göbeğinde bu kadar doğal (salaş) başka bişey. O rakıyı çağrıştırır. İnsanlar kaynağından çıkan suyun içine sandalye masa kurmuş çay- kahve içiyor. İçerde çardaklar var siz “kamelya” dersiniz. Aileler yayılmış koyu sohbette. Burada sadece çay yokmuş. Gözleme de varmış. Bu arada benim “kıyma” takıntım var. Köfte ve karnabahar yemeği dışında kıymaya kapalıyım. Haa Adnan Usta’nın kıymalı serpme böreğine az daha karabiber ekleyince “hayır” diyemem. Bir de serde garibanlık var. Bizim köyde büküş, mevsiminde ilibada, bulursan ıspanakla yapılırdı. Onun dışında çökelek içine azıcık kırmızı biber. Ama mutlaka soğanlı olacak.Geleneği bozmadım, peynir-ıspanak ama biraz da acı istedim. Servis gecikince ne ayağımın altında akan buz gibi suyun, ne suda oynaşan ördek yavrularının kıymeti harbiyesi kalmadı. Ama gözleme bi geldi ki ne geliş. 45 yıl öncesinin Yavrudoğan Köyü’ne kadar uzandım lezzet üzerinden. Hani “Anne eli değmiş gibi” diyen reklam var ya tam da öyle.
Bağımlılık yaptı. Daha sonra ailece birkaç kez daha gittik. Servis de normal seyrine döndü. İşletmecisi ile görüştüm. Mekan babadan kalma. Lüks olma, marka olma derdi yok. Tek derdi kalite. “Mutfağıma alır gibi seçiyorum ürünü” diyerek kalite anlayışına noktayı koydu.Bu arada bu masalı buraya yazarken amacımız “reklam” değil. Sıcaktan bunalıp, bizim gibi gidecek yaylası olmayanlara bir alternatif sunmak. Bu sektörün iddialısı Çakırlar’a gidip gelmek ayrı dert, mekanların boğucu hale gelmesi ayrı dert. Bu ayrıntıyı keşfetmelerini istedim. Daha fazla yazmayalım da gezelim