Hepimiz diken üstündeyiz..
Her an kötü bir şey olacakmış endişesi hepimizin ruh sağlığını ciddi biçimde bozdu..
Antalya’daki hastanelere son günlerde yapılan başvurularda birinci sırayı nezle-grip şikayeti değil de strese bağlı hastalıklar alıyor.
Böyle sıkıntılı bir süreçte toplumda korku ve paniğe neden olan tavır ve davranışlar var..
Nitekim geçen Cuma günü A.Ö. isimli bir kadın Whtaspp üzerinden yayınladığı ses kaydı ile büyük korku ve panik yarattı..
Antalyalılar, ses kaydında bomba yüklü araçların yakalandığı iki alış veriş merkezi ve çevresini boşaltıp, evlerine kapanırken, canlı bombanın yakalandığını iddia ettiği Antalya Havalimanı’nda ise olağanüstü güvenlik önlemleri alındı.
A.Ö., yakalandı, ifadesi alındıktan sonra, ‘halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak’ suçlamasıyla savcılığa sevk edildi.
Sonra da serbest bırakıldı..
Antalya’ya ayağa kaldıran A.Ö.’nün yaşam koçu olduğu ortaya çıktı.
Böyle kafaları sıfırmış kişilerin yaşam koçluğu yaptığını düşünmek bile acı verici..
Ses kaydında, iki alış veriş merkezinde bomba yükü araç, Havalimanı’nda canlı bomba yakalandı yalanını söyleyen A.Ö.’nün, ses kaydının sonuna, “ Bu bilgileri ciddiye alın, çok tehlikeli durumdayız' ifadelerine yer vermesi ise kendisinin hangi ruh yapısında olduğunu açık seçik ortaya koyuyor.
Pekala insanlar neden bunu yapar ?
Niçin böyle bir paylaşımda bulunur ?
Bu kendini bilmezlerin terör üzerinden yaptıkları bu paylaşımların topluma yansıması nasıl olur ?
Geliniz 2016 yılını mercek altına alalım..
Araştırmalara göre 2016 yılında terör saldırıları ve 15 Temmuz hain darbe girişimi toplumsal olarak bizi sarsmış durumda.
2016 yılında gerçekleştirilen 16 bombalı saldırıda 359 vatandaşımız yaşamını kaybetti.
Bu saldırılarda kiminin eşi, kiminin çocuğu, kiminin arkadaşı vefat etti.
Ne zaman nereden geleceğini bilmediğimiz ve kontrolünü de yapamadığımız bu olaylardan hepimi ciddi biçimde etkilendik.
Her şeye rağmen hayat devam ediyor, bu acı ve moral bozukluğuna rağmen işe, okula gitmek, yaşamımızı kaygı ve endişeli olsak da sürdürmek durumundayız.
Araştırmalar, terör olayları insan eliyle ve kasten yapıldığı için toplumda ruh sağlığı problemlerine yol açıyor.
Toplum olarak korku, panik, güvensizlik, kafa karışıklığı, üzüntü, öfke ve intikam duygularına karşı gergin, sinirli ve çevremizdeki insanlara karşı tahammülsüz bir haldeyiz.
Deyim yerindeyse ‘ayaklı bomba’ diye dolaşıyoruz.
Herkes dikkat ve konsantrasyon sorunu yaşıyor.
Uzmanlar, bunu “ travmatik stres’ olarak yorumluyor.
Bu travmatik stresi aşmak, olaylara ve insanlara daha pozitif bakmak zorundayız..
Uzmanlar, toplumun ruh sağlığını koruması için şu altın önerilerde bulunuyor:
“ Uykunuzu alın, duygularınızı kabul edin, beslenmenizi ihmal etmeyin. Sosyal medya diyeti yapın. Nefesinizi ve duruşunuzu kontrol edin. Sosyal destek alın. Sorumluluk üstlenin. Profesyonel yardım almaktan çekinmeyin”
Elbette bunları yapmak kolay değil..
Çünkü moral değerlerimizi düşüren olaylar sıkça yaşanır oldu.
Gerçek şu ki birileri Türkiye gibi Antalya’yı da karıştırmak istiyor..
Birileri bir korku ve panik iklimi yaratarak bundan nemalanmak amacında..
İşte bu noktada duygularımızı kontrol etmeliyiz, uzmanların da söylediği gibi kendimizin doktoru olmalıyız.
Sorumluluklarımızı unutmadan, çevremizdekileri motive etmek, pozitif görünmeye, pozitif bakmaya çalışmak durumundayız..
En önemlisi ise yaşam koçu olduğu söylenen A.Ö. gibi sorumsuz kişilerin ortaya atıp, sonra da keyif duydukları şehir efsanelerine inanmamalıyız..
Bu tür zararlı yaratıkları dışlamalı, onların toplumu daha fazla etkilemelerine izin vermemeliyiz.