Haraç İstediler Vermeyen İşletmeye El Bombası Attılar Haraç İstediler Vermeyen İşletmeye El Bombası Attılar

Nitelikli c*nsel saldırı suçlamasıyla yargılanan şarkıcı Kurtuluş Kuş’un davasının dördüncü duruşması yarın Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılacak. C*nsel saldırıya maruz kalan B.B., mahkeme öncesi "İçimdeki neşe öldü. Şahsın bir an önce hapse girmesini istiyorum" dedi. B.B.'nin babası Ö.B. ise "Türkiye'de kadınlar susmasın hiçbir şekilde, hakkını arasın" diye konuştu. B.B.'nin avukatı Burcu Ece Güler de "Savunma tarafı hiç çekinmeden 'Biz aileyi de araştırdık. Kız foto modellik yapmış. Beyanında bunu yaptığını söylemedi' gibi sanki foto modellik yapılması yaşananları önemsenmeyecek, bundan zarar görmeyecek bir şeymiş gibi kabul etmesi bu çağda akıl alır gibi değil. Demek ki bir insanın yaşam tarzı ile ilgili olarak savunma yapmaya çalışmak çok normal onlara göre" dedi.

DÖRDÜNCÜ DURUŞMA YARIN

Şarkıcısı Kurtuluş Kuş hakkında, 2022 yılında 19 yaşındaki B.B.’ye nitelikli c*nsel saldırıda bulunduğu suçlamasıyla açılan davanın dördüncü duruşması 2 Ekim Pazartesi günü (yarın) Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde saat 14.00'te  yapılacak. Yarınki duruşmanın karar duruşması olması bekleniyor.  14 Haziran 2023 tarihinde Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan son duruşmada savcı, Kuş'un "nitelikli c*nsel saldırı" suçundan en az 12 yıl hapisle cezalandırılmasını talep etmişti. Mahkeme heyeti ise Kuş’a yönelik adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasına karar vermişti.

"1,5 YILDIR YAŞAM MÜCADELESİ VERİYORUM"

C*nsel saldırıya maruz kalan B.B., duruşma öncesinde ANKA Haber Ajansı'nın sorularını yanıtladı. B.B., bir buçuk yıldır yaşam mücadelesi verdiğini belirterek şunları söyledi:

"Ben yaklaşık 1.5 yıldır yaşam mücadelesi veriyorum. Ben psikiyatrik ilaçlarla boğuşurken hayata tutunmaya çalışırken kendisinin konser konser gezmesi, elini kolunu sallayarak gezmesi beni daha çok yıpratıyor. İlaçlara bağlı yaşadığım için hayatımın olağan akışı çok etkileniyor. Ailem destekçim olmasaydı hayata tutunabileceğimi düşünmüyordum, zaten intihar düşüncesindeyken ailemden destek istedim. İçimdeki neşe öldü. Çok güçsüz hissediyorum kendimi olay anında savunamadığım için hayatta hep güçsüz olacakmışım gibi geliyor. Şahsın bir an önce hapse girmesini istiyorum. Türk adaletine güveniyorum."

"KIZIMIZA BUNU YAŞATAN KONSERDEN KONSERE GİDİYOR"

Kızına destek veren baba Ö.B. ise ANKA'ya şunları söyledi:

"Kızımın 1.5 yıldır psiyatrik tedavi görüyor. Hastaneye yatması için üç kere yatış verdiler. Biz kızımızı yanımızdan ayırdık. Kaç sefer intihar girişimi oldu... Biz hayati mücadele veriyoruz. Fakat, kızımıza bunu yaşatan insan konserden konsere hayatına devam ediyor. Bu ülkede parası olanın mı adaleti geçiyor? Siyasi güçleri arkasına alan mı adaleti geciktiriyor? Kızımızın hayatından endişe ediyoruz. Televizyonlarda her gün kadın cinayetleri, intiharlar, c*nsel tac*ze uğrayıp canına kıyanların haberini okuyoruz ama biz bir buçuk yıldır kızımızın gece gündüz bebek gibi yanımızda ayırmayarak buna engel olduk. Fakat, adaletin de geç tecelli etmemesi lazım. Artık suç işleyen insanın demir parmaklıklar ardına girmesini istiyoruz. Türk adaletime güveniyoruz ama adalet geç işliyor. 

"KONSERE GİDİYOR AMA MAHKEMEYE GİTMİYOR"

Delillerimiz net, savcı bunu iddianamesinde de belirtti. İstanbul'dan Şırnak'a konsere giden adam ertesi gün mahkemeye gelmiyor. Aracı soktular, para isterlerse verelim diye. Bizim para pulla işimiz yok. Bu işi para ile kapatma derdindeler. Para bu ülkede her şey mi? Parası olan, adaleti geciktirir mi? Savcı mütalaasında çok net belirtti her şeyi. Kızın tutarlı ifadeleri, şahitlerin ifadeler, Adli Tıp raporunda zaten her şeyin ortaya çıkması.... 

"BEN BİR BABAYIM"

Ben, bir babayım. Türkiye'de kadınlar susmasın hiçbir şekilde. Seslerini duyursun. Kızım bizden destek görmeseydi belki hayatta yoktu. Benim kızımın canına kıydıktan sonra da gelen adaletin anlamı yok. Bu ülkede kadınlar susmasın, hakkını arasın. Biz de adaletten hiçbir şekilde vazgeçmeyeceğiz. Aileler, ne olursa olsun çocuklarının yanlarında durmasını istiyorum."     

"SANIĞIN CEZALANDIRILACAĞINI BEKLİYORUZ" 

B.B.'nin avukatı Burcu Ece Güler ise karar duruşmasına kadar yaşanan sürece ilişkin şunları söyledi:

"2 Ekim Pazartesi günü bizim davamızın dördüncü duruşması olacak ve karar duruşması olmasını bekliyoruz. Üçüncü duruşmada savcı mütalaasını sunmuştu. Beklediğimiz gibi burada sanığın nitelikli c*nsel saldırı suçundan cezalandırılması talep edildi. Dosyaya zaten deliller girmişti. Tartışmaya açık deliller değildi bunlar. Adli Tıp raporu çok kesin ve netti. Nitekim savcı da mütalaasında, mağdurun aşamalarda hiç değişmeyen tutarlı ifadelerine vurgu yaptı. Bu şekilde mütalaasını sundu. Biz bu duruşmada sürpriz beklemiyoruz; sanığın cezalandırılacağını bekliyoruz. Birçok dosyada biliyoruz ki Adli Tıp raporu olmasa bile dosyalar, özelliği gereği arkada çok iz bırakmaz, delil bırakmaz, tanık bırakmaz ama biz dosyamızda olay farklı. Hem müvekkilimin Adli Tıp raporu var. Sonrasında çok ciddi bir stres bozukluğu oluşuyor, buna ilişkin psikiyatrist servisinden hala takipli müvekkilim. Buna ilişkin raporlar var...

"AKIL ALIR GİBİ DEĞİL"

Yargılama boyunca müvekkilin üzüntüsünü, stresini, travmasını tetikleyen şeyler yaşandı. Bu dosyalarda en büyük handikap budur. Birçok insanın şikayetçi olmama sebebi de budur. Çünkü, siz şikayetçi olarak kendinizi toplumun önüne atarsınız. Orada sizinle ilgili en mahreminiz konuşulmaya başlanır. Bu noktada ne yazık ki sanık tarafından yapılan savunmalar, müvekkilin kendisine ve ailesine kişilik haklarına saldırı niteliğinde. Burada, yargının özellikle mağdurun kimliğinden kaynaklı daha hassaslaşması gerekiyor. Bunlar artık yapılmaya çalışılıyor; yönetmelikleri, kanunları var. Bu kişilerin gerçekten özel durumda olduğuna dair. Ama yine de müvekkilim o duruşma salonuna girdiğinde veya sosyal medyada hiç duymaktan hoşlanmayacağı şeyleri duymak zorunda kaldı. Savunma tarafı hiç çekinmeden 'Biz aileyi de araştırdık. Kız foto modellik yapmış. Beyanında bunu yaptığını söylemedi' gibi sanki foto modellik yapılması c*nsel ilişkiyi yaşamaya ya da yaşadığı tac*zi önemsenmeyecek, bundan zarar görmeyecek bir şeymiş gibi kabul etmesi bu çağda akıl alır gibi değil. Müvekkilim sadece bir kere gelinlik defilesine katılmış. O kadar derin bir araştırma yapılmış ki müvekkilin ailesi ile ilgili düşünün, sadece bunu kusur görmüşler. Demek ki bir insanın yaşam tarzı ile ilgili olarak savunma yapmaya çalışmak çok normal onlara göre. Yaşam tarzı dediğiniz şey de bir kere gelinlik defilesine çıkılmış olması. Hayvana çocuğa tecav*z edilen bir ülkede mağdurun kimliği üzerinden savunma yapmaya çalışmak gerçekten çok çağ dışı. Bu sebeple de biz biliyoruz ki birçok insan böyle bir olay yaşadığında şikayet etmeye cesaret edemiyor. 

"SANIK DURUŞMALARA GELMİYOR"

En önemli beklentimiz yargıdan. Yargı üzerine düşeni yapmalı. Bu kişiler, şikayetçi olduktan sonra onların daha fazla  zarar görmesini engellemek gerekiyor. Örneğin müvekkilime birçok kere soruldu, 'Neden orada olduğu, nasıl gittiği, ne giydiği' ama bizim olayımızda şüpheli Kurtuluş Kuş, konserinden çıktıktan sonra önce hastane bahçesine gidiyor, bir tanıdık hemşireye araç içinde kendisine damar yolu açtırılıyor. Hastanenin içerisine gelmesi gerektiği söylendiğinde 'Hayır, biz gerisini hallederiz. Sen sadece damar yolu aç' deniliyor ve damar yolu açılıyor... Dosyada tanık olarak da dinlendi. Kendisi de Kurtuluş Kuş'un herhangi bir baygınlığının, ağır durumunun olmadığını ve normal göründüğünü söylüyor. Bu olay sanığa sorulmuyor, sanık duruşmalara gelmiyor. İlk başta yurt dışı yasağı vardı; ikinci duruşmada konuşmuştu. Daha sonra üç dört kere itiraz etti sanık tarafı buna. İtirazı kabul görmedi. Ancak duruşmadan sonra yapılmış konser sözleşmeleri sunuldu. Bu konser sözleşmelerine göre, sanık 5 bin euro alacağı konser ücretinden eğer gitmezse 100 bin euro ödeyeceğine dair cezai şart imzalamış. Bunun gerçek olmayacağı çok belli. İtirazı inceleyen bizim yargılamamızı yapan mahkeme değil; bir diğer itirazı inceleyen mahkeme bu sözleşmeyi inandırıcı buldu, sanığın yurt dışına çıkmazsa mağdur olacağına kanaat getirdi ve sanığın çıkış yasağını kaldırdı. 

"SAMİMİYETİNİ YARGI DA ORTAYA KOYMALIDIR" 

2 Ekim Pazartesi günü, dördüncü duruşma yapılacak. Sanığın adli kontrol kararı var, ayda bir imza şeklinde. Duruşmalara girmeme yöndeki talebi mahkemece reddedildi. Dolayısıyla 2 Ekim günü duruşmada olması gerekiyor. Ama  biz biliyoruz ki sosyal medyadan, yine yurt dışında. Daha önceki duruşmayı yurt dışında beklemişti. Sanığın duruşmaları ciddiye almadığını biz biliyoruz, takip ediyoruz. Bu duruşmada da ne yapacak onu göreceğiz? 

Güvenli ve temiz bir toplum istiyorsak özellikle kadınlar için, çocuklar için mücadele ile olur diye düşünüyorum. Samimiyetini yargı da ortaya koymalı ve gerekeni yapmalıdır. Ülkemizde bu konuda çok ciddi çalışmalar yürütülüyor, gerçekten mücadele eden derneklerimiz, örgütlerimiz var. İyi ki varlar. Buradan sizin aracılığınız ile onlara sesleniyoruz. Davamızı takip etmeye çalışıyoruz." 

Editör: Ahmet Başkaya