Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü birinci sınıf öğrencisi Rojin Kabaiş (19), 27 Eylül 2024'te yurttaki akşam yemeğinin ardından Van Gölü sahiline çakıl taşı toplamaya gittiğini söyleyerek yurttan ayrıldı. Ancak o gece yurda dönmeyen genç kızdan bir daha haber alınamadı.
18 Günlük Arama Çalışmaları Sonuçsuz Kalmıştı
Polis, jandarma, AFAD ve itfaiye ekipleri tarafından 18 gün boyunca sürdürülen arama çalışmalarında genç kızın izine rastlanamadı. 14 Ekim’de, Tuşba ilçesi Mollakasım Mahallesi’nde bir vatandaşın bahçesini suladığı sırada Rojin Kabaiş’in cansız bedenini bulmasıyla aramalar sona erdi. Cesedin bulunduğu yer, üniversite sahiline 20 kilometre uzaklıktaydı.
Ölüm Nedeni Tespit Edildi
Rojin Kabaiş’in ilk otopsisinde ölüm nedeni belirlenemedi ve alınan numuneler İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Burada yapılan detaylı incelemede darp, cebir, zehirlenme, cinsel saldırı ya da travmaya dair bir bulguya rastlanmadı. Adli Tıp Başkanlığı 1. İhtisas Kurulu, kesin ölüm nedeninin boğulma olduğunu açıkladı.
Baba Eşyalarının Sonradan Bırakıldığını İddia Etmişti
Baba Kabaiş, kızının vücudunda darp izleri, morluklar ve şüpheli detaylar gördüğünü iddia etmişti. Ayrıca, olay yerinde bazı eşyalarının sonradan bırakıldığını öne sürdü. DNA incelemesi sonuçlarının açıklanmasını beklediklerini ifade ederek, “13 gün sonra da arama devam ederken, başörtüsünü getirdiler gölün kenarına bıraktılar. Telefonla başörtüsünü arasında 150 metre mesafe vardı. O başörtü de gölün kenarında değildi. Gölden 4-5 metre falan uzaklıkta ve bir avuç kum üzerine bırakmışlardı. Onu da demek ki Rojin’i darbeden insanlar bırakmışlar. İzi kaybettirmek için sonradan oraya getirdiler. Polisler de ‘Karışma’ dedi. İzin vermedi fotoğraf çekeyim. Orada beklediler, olay yeri geldi. Tahlile götürdüler. 2 defa sonucunu istedik ama halen bize gelmedi. Israr ederek Bardakçı köyünü aradılar ama öbür köyleri aramadılar, evleri aramadılar. Benden yaşça küçüktü polis, bana ‘Amca biz bu köylerin hepsini aramışız’ dedi. Ben de onlara ‘Nasıl arama ettiniz?’ dedim. Arabayla köyün içini ve sokakları gezdiler ama evleri aramamışlar. Ben polislere ‘Hocam evlerin içini de aradınız mı?’ dedim. Bana, “Valla evlerin içini aramamışız. Bunu doğru söyleyelim. Ama kameraları incelemişiz’ dedi” demişti.
2 Erkeğe Ait DNA Tespit Etmişti
Baba Nizamettin Kabaiş, kızının cansız bedeninde iki farklı erkeğe ait DNA örnekleri bulunduğunu ve darp izleri gördüğünü iddia etti. “Cesedin sırtında morluk ve boğazında izler vardı” diyen baba, “47 kişinin DNA örneğini aldılar. 2 farklı erkeğe ait DNA var. Onları arayıp bulurlarsa, mesele çözülür. Bunlar hariç diğer deliller de var. Kendim gözümle gördüm. Ben içeri girmeden kızımın kazağını göbeğin üst kısmına kadar kaldırmışlardı. Karnında hiç su yoktu. Sırt tarafında darp izi vardı. İkisini gözümle gördüm. Biz darp izi olduğunu söylüyorduk onlar ise morluk diyordu. Ben kendi gözümle gördüm, morluk değildi. Her iki şeyi de gördüm, otopsiye daha alınmadan yüzü şişmişti. Her iki göz kapağında ve alnında siyahlık vardı ama yüzü şişmişti. O şişkinlikte bir ilaç kokusu geliyordu. Bir de boğazın altında bilezik gibi pamuk bırakmışlardı. Demek ki oraya da zarar vermişlerdi. Zaten otopsi raporunda yemek borusunu çatlak olarak yazmışlardı. Otopsiye başlanmadan önce bu 3-4 şeyi ben gördüm ama boğazı ben görmedim. Ceset torbasının zincirini de çekmişlerdi. Tamamını açmamışlardı. Ayaklarında da demek ki darp izi varmış, onu da ben görmedim. Sonra bana bir fotoğraf gönderdiler, ben o fotoğrafta gördüm” ifadelerini kullanmıştı.