Cumhuriyet Gazetesi eski İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, bir dönem Silivri Cezaevi'nde beraber kaldıkları Osman Kavala için adalet istedi. Kendisinin 5,5 yıl önce cezaevinden çıktığını ancak Kavala'nın halen Silivri'de olduğunu belirten Atalay, "Ona bu zulmü çektirenler kadar suçlu olmasalar da, bu zulmü görüp, duyup sessiz ve edilgen kalanlar da yaşadığımız bu utançta pay sahibidir. Yetmedi mi suskunluğunuz? Daha ne kadar bu rezaleti izleyeceksiniz?" dedi.
"Yetmedi Mi Suskunluğunuz?"
Osman Kavala'nın serbest bırakılmamasına tepki gösteren Akın Atalay, sosyal medyada şu açıklamaları yaptı:
"Osman Kavala Silivri hapishanesine geldiği ilk gün bizim kaldığımız odanın karşısındaki (aramızda 1 metre genişliğinde bir koridor) tek kişilik odaya kapatılmıştı. Gündüz kendi odamızın önündeki havalandırma alanına çıktığımızda, havalandırma kapısının küçücük camından koridorun. karşısındaki oda kapısına doğru yüksek sesle seslenmiştik: “Osman merhaba, geçmiş olsun ve hoş geldin, nasılsın?” Hemen kapı önüne geldi ve kendi kapısındaki küçücük camdan yüzünü gördük; cevap verdi: “Merhaba, iyiyim, siz nasılsınız?” “Acil ihtiyaçlar için kantin istek fişi ile bir kalem iste ve ihtiyaçlarını yaz, akşam gelir, şunları şunları yazmayı unutma, televizyon ve gazeteler gelene kadar seninle ilgili haberleri biz sana anlatırız, bir şey sormak istediğinde kapıdan bize seslen, umarız bu saçma tutuklamalar yakında biter”dedik.
Cezaevindeki ilk diyalog bu minvalde sürdü. Ertesi gün, tek başına kalmaması için bizim bulunduğumuz üç kişilik odada bir kişilik boş yer olduğundan bizim odaya naklini konuştuk. Daha sonrasında, bizim yakın zamanda tahliyemize dair kuvvetli bir ihtimal olduğu, buna dair emareler bulunduğu (zira Osman tutuklanmadan hemen önce Kadri Gürsel’in de tahliyesi ile bizim davadan tahliye edilen kişi sayısı 7 olmuştu, kala kala 4 kişi kalmıştık) konusunu değerlendirip bundan vazgeçtik. Biz tahliye olursak, üç kişilik odaya Osman’ın yanına hiç tanımadığı, başka tutuklular verilebilirdi.
Neyse, Silivri hapishanesinde karşılıklı odalarda 6 ay geçirdik, hemen her gün kapı arkalarından bağırarak konuşmak suretiyle geçen 6 ay. Tahliye kararım çıkınca veda konuşmasında “çok yakında onun da tahliye olacağına dair öngörü ve umudumu paylaştım kendisiyle.
Ben içeriden çıkalı 5,5 yıl geçti. O hâlâ Silivri hapishanesinde yatıyor. Muktedirler, bizden alacağını aldı ve daha fazlasına gerek duymayıp salıverdiler. Davamızı ısrarla sürdürüyorlar o ayrı konu. Ama Osman’ın hapishanede yedi yılı geçti ve muktedirler ondan hâlâ alacakları olduğunu düşünüyor. Herkes biliyor ki, bu alacak hukukla ilgili değil, tamamen siyasi bir alacak ve hesaplaşma. Ama neden kaynaklandığı, neden hedef seçildiği, neden bu kertede kin ve düşmanlıkla güdülendikleri benim için hâlâ meçhul.
Kuvvetle muhtemel Osman için de. Tanıyan, bilen herkesin karınca incitmez, şiddetle işi olmaz, nazik, hoşgörülü, saygılı ve saygıdeğer bir insan olduğu konusunda tereddütsüz tanıklık edeceği Osman’a yapılan zulmün tahammül sınırlarını aştığı herkesin malumu. Türkiye’de adalet, yargı, hukuk adına yaşanan sefaletin, rezaletin, utanmazlığın çıplak resmidir Osman Kavala. Onun adını duyup, uğradığı zulmü bilip hâlâ her şeyin normal olduğunu düşünen her kim varsa vicdansız, utanmaz ve rezil bir insandır. Yedi yıl dile kolay.
Ona bu zulmü çektirenler kadar suçlu olmasalar da, bu zulmü görüp, duyup sessiz ve edilgen kalanlar da yaşadığımız bu utançta pay sahibidir. Yetmedi mi suskunluğunuz? Daha ne kadar bu rezaleti izleyeceksiniz?"