Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü..
Yine ağdalı nutuklar atılacak..
Basın özgürlüğü ile ilgili yakışıklı açıklamalar yapılacak.
Gazeteciler mesleği için övgüler düzülecek..
Ekran bülbülleri basının öneminden, haberin özgürlüğünden, vatandaşın haber alma hakkı için özlü konuşmalar yapacak…
10 Ocak’a, Çalışan Gazeteciler Günü’ne bir gün kala, yani dün Türkiye’nin geleceğinin belirlenmesinde hayati önem taşıyan Anayasa Değişikliği ve Başkanlık Sistemi’nin görüşüldüğü Türkiye Büyük Millet Meclisi, 78 milyona kapatıldı..
Meclis TV yayınları durduruldu, diğer televizyonların Meclis’e girmesi, çekim ve yayın yapması engellendi..
AKP’nin ‘İleri Demokrasi’si bu olsa gerek..
Vatandaşın AKP ve MHP’nin yangından mal kaçırırcasına geçirmek istedikleri Anayasa Değişikliği ve Başkanlık Sistemi görüşmelerini izlemesi yasaklandı..
Duvarında ‘Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir’ yazan milletin meclisi millete kapatıldı..
Amaç belli vatandaş gerçekleri öğrenmesin, ülkenin nasıl bir belirsizliğe sürüklenmek istediğini anlamasın..
İşte böylesine sıkıntılı bir süreçte 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nden söz ediyoruz..
Oysa Türk Basını için 10 Ocak çok önemli bir tarih.
Pekala nedir 10 Ocak ?
Kısaca anımsayalım…
10 Ocak 1961 çalışan gazetecilerin çalışma koşullarını iyileştiren 212 sayılı yasanın yürürlüğü girdiği gün. Bu nedenle her yıl 10 Ocak ‘Gazeteciler Günü’ veya ‘Gazeteciler Bayramı’ olarak anılıyor, veya anılıyordu..
Aradan geçen 55 yılda basın-yayın hayatında elbette değişimler oldu..
Ancak bu değişimler basın çalışanlarının ekonomik ve sosyal haklarını yol eden, hatta hiç kullanamadıkları bir yıl oldu..
10 Ocak’ın bayram olarak algılanmasına yol açan ve gazetecilik mesleğinin saygınlığını artıran 212 sayılı yasa ise sadece kağıt üzerinde var..
Şurası yadsınamaz bir gerçek ki 2016 Türkiye’de basın özgürlüğü ve medyanın kara yılı olarak tarihe geçti.
2016’da çok sayıda gazete, televizyon, dergi, radyo ve internet siteleri kapatıldı.
Acı ama gerçek..
Türkiye uluslararası basın özgürlüğü sıralamasında dünyada 151’nci sıraya geriledi..
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin(TGC)araştırmasına göre cezaevinde 148 gazeteci var.
Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin(ÇGD)verilerine göre ise cezaevindeki gazeteci sayısı 143..
Bağımsız Gazeteciler Platformu’nun araştırmasına göre Aralık ayı itibariyle 149 gazeteci ve basın çalışanı tutuklu ve hükümlü olarak cezaevlerine bulunuyor.
Olağanüstü Hal(OHAL)döneminde işine son verilen gazeteci sayısı 900’ü yaklaştı, İnsan Hakları Gözlemevi ise bu sayının 2 bin 500 olduğunu belirtiyor.
Gerçek şu ki basın çalışanı için çok kara bir tablo var..
Bırakın sosyal haklarından yararlanmayı, maaşını bile düzgün alamayan gazeteciler var..
Özellikle iktidara muhalif duruş sergileyen gazeteler ile gazetecilerin durumu içler acısı..
Siyasal iktidara yanaşan gazete ve gazeteciler dışındaki medya kuruluşları üzerinde devletin baskısını da unutmamak gerekli..
Pek çok sektörde olduğu gibi basın sektöründe de “bizden’ ve ‘bizden olmayan’ ayırımı söz konusu..
Bırakın siyasal iktidarı eleştirmeyi, kendilerine yağcılık ve yalamalık yapmayanları ‘sakıncalı’ ilan eden basın meslek kuruluşları var..
Muhalif basını susturmak, sesini kısmak isteyen siyasal iktidar bu koltuk düşkünü basın meslek kuruluşlarının yöneticileri ile sıkı fıkı görüntü çiziyor.
İktidarın beğenmediği, kem gözle baktığı gazete ve gazetecileri de basın meslek örgütlerinin yöneticileri düşman ilan ediyor..
Şimdi tablo bu iken, basın meslek kuruluşları bile aymazlık içindeyken 10 Ocak’tan Çalışan Gazeteci Günü ya da Bayramı’ndan söz etmek doğru bir davranış olur mu ?