Bir süreden bu yana binlerce kadın milletin gözleri önünde eşleri tarafından sokak ortasında hunharca katlediliyor. Binlerce yuva yıkılıyor, binlerce çocuk öksüz kalıyor. Onlar bizim kardeşimiz, ablalarımız, anamız, teyzemiz, halamız. Günahsız kadınlarımız Vatandaş soruyor; onca kadınımız kızımız bacımız katlediliyor. Bu durum nasıl engellenecek diye soruyor vatandaş.
Ürünün cins ve çeşidine göre enflasyon % 200, % 150, % 100, resmi tespitlere göre
% 74 gibi rakamlar telaffuz ediliyor. Emeklilere 2024- 2025 dönemlerinde % 25 oranında bir artıştan söz ediliyor. Memurlar ayakta, emekliler ayakta.
"Yangın yerine dönen piyasa olaylarına karşı halimiz ne olacak" diye soruyor emekliler.
Türk parası hızla değer kaybediyor, Euro dolar durmadan tırmanıyor." Alım gücümüz düşüyor" vaktiyle çöpe dökülen sebze ve meyveler Pazar yerlerinde halka parayla satılır oldu. "Açlık ve yoksulluk sınırları halkı dar boğaza itiyor" diye dert yanıyor tüketici. Buna nasıl çare bulunur diye çıkış yolu arıyor. Şehirlerin cadde ve sokaklarında "yol verdi yol vermedin", "arkamdan niye korna çalıyorsun" diye kahroluyoruz. Gerek birileri silah kullanıyor, bıçak ve saldırma kullanıyor. Bu ne cüret....
Bütün bu olayları özellikle TV ekranlarından izleyerek kahroluyoruz, mahvoluyoruz. Millet soruyor. Kim nasıl, ne zaman önüne geçilecek bu cinayetlerin, hepimiz merak içindeyiz.
Girdilerin, benzin ve mazotun, bütçemize göre çok para tutması nedeniyle çiftçi toprağı bıraktı, kırsal alandan, köylerden kentlere akın etti. Ciddi bir sosyal patlama söz konusu Enerji, konut kiraları, gıda ve beslenme, çocukların eğitimi, kırtasiyeye yüklenen acımasız fiyatlar, elektrik su, internet, telefon masrafları, vatandaşın belini bükmektedir.
Taşımalı eğitim nedeniyle ülke bazında milyonlarca öğrenci kentlere yönlendirildi. Binlerce köy okulu yıkılmaya terk edildi. Köylerde tarım bitti. Kırsalda tüm tarım arazilerini domuz sürüleri işgal etti. Meyve bahçelerindeki meyve ağaçlarını bile kırıp yok etti domuzlar. Köylerimizde birkaç yaşlının dışında nüfus kalmadı.
Farklı tabalara mensup milyonlarca yabancı uyruklu insan adeta ülkemizi işgal edercesine endişeli bir manzara karşısında kaygılıyız. Geniş toplum kesimleri; o yabancılar karşısında kendisini ikinci derecede görme imajıyla kahrolduğunu ifade ediyorlar. Ülkemizde zaman zaman o yabancıların da tek durmadıklarına dair bir takım görüntülerin haberleştirildiğine tanık olmaktan çok müteessiriz doğrusu. "Yabancıların; hak etmedikleri ekmeğimizi paylaşmalarına ne zaman vaz geçekler diye halkımız beklenti içindedir. Mesela Gazipaşa - Kaş arasındaki kıyı şeridi 673 kilometredir. Tüm kıyılarımız işgal altında kiralanmış, birilerine tahsis edilmiş, özelleştirilmiş vs. Yahu bu Allah'ın denizi bu yazın yakıcı sıcağında hakkımız olan denize Vatandaş soruyor: Girmek için neden para ödüyoruz, bu denizler halk olarak bizim tapulu malımız sayılır. Bizi engelleyen güç kimdir, denizlerimizden yararlanmak bizim ana yasal hakkımızdır, bu nedir, neden engelleniyoruz" diye isyan ediyor insan
"Piyasa yangını nasıl söndürülür, lütfen denetleyin piyasayı" diyor vatandaş.