“ Köpeklerin kardeşliği, aralarına kemik atılana kadardır.” Diyor Mevlana. Aslında çıkar ilişkileri de böyledir. Çıkarları gereği bir araya gelenler, çıkar çatışmaları başladığında birbirlerini yerler. Bir çeşit “ orman kanunu”dur bu. Arslan payını kapmak önemlidir. Çıkar kardeşliğinde pay azaldıkça, kavga büyür, ölümcül bir düşmanlığa dönüşür.
Uygarlık, aç gözlü insanlarda etkili olamamış ve ne yazık ki, “orman kanunu” onlar için en geçerli kanun olmuştur. Çıkarları gereği dostluk ve dalkavukluk gösterileri yapan bu insanlar, her zaman güçlünün yanında olmuşlardır. Ne zamana kadar derseniz; çıkarları bitene kadar!
“ İnsanın tüm hareketine sadece çıkarının merkez olması, bayağılığa işarettir.” Diyor Theodore Roosevelt.
Bayağılık, ikiyüzlülük, insanı utandıran dalkavukluk hep bu insanların özelliğidir hakikaten. Onlarda hak ve adalet duygusu da yoktur. Başkalarının hakkını gasbetmekte hiç bir sakınca görmezler. Günümüz deyimiyle “mala çökmek,” onlar için doğal bir eylemdir.
Bir de bu tiplerin yönetimde köşe başlarını tuttuğunu düşünün. Bu konuda Schiller diyor ki:
“ Kendi çıkarına çalışmak, toplumun çıkarından çalmak olur.”
Sadece bu yüzden bile dostlarımızı, arkadaşlarımızı, yöneticilerimizi seçerken, çıkarlarına düşkün insanları elemeliyiz. Yoksa, eninde sonunda onlar bizi düş kırıklığına uğratırlar.
“ Yüksek insanlar adalet için, alçak insanlar ise, çıkarı için çaba gösterir.” Diyen Konfüçyus haklıdır.
İnsan bakınca, çıkarları için; onur, gurur ve haysiyetlerini bir kenara bırakan, küçüldükçe küçülen, insanlıktan çıkmış tiplere üzülüyor hakikaten! İster siyasetçi, ister iş adamı, ister gazeteci, ister sendikacı, hangi meslekten olursa olsun, çıkarları için, insanlıktan çıkanlara bir uyarıda bulunuyor La Edri:
“ Nokta kadar çıkar için, virgül gibi eğilenler, sonunda düz hat olup çiğnenmeye mahkumdurlar.”