Geçtiğimiz 5 Aralık; Büyük Önder Mustafa
Kemal Atatürk tarafından Türkiye’deki kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı’nın
verildiği gün olarak kutlandı. 5 Aralık 1934 yılında Türk kadınına verilen bu
hak, pek çok Avrupalı kadının çok sonraları elde edebildiği bir haktır.
İtalya’da 1945, Fransa’da 1944, Belçika’da
1960, İsviçre’de 1971 yılında kadınlar bu hakkı elde etmiştir.
“Kadınlarını geri bırakan toplum, geride
kalmaya mahkumdur.” Diyen Mustafa Kemal Atatürk, gerçekten de çağının çok
ötesinde bir liderdi.
Kadınların ülke yönetiminde de, erkek
mesleği olarak görülen işlerde de, her alanda, erkeklerle eşit koşullarda
hayata dahil edilmesinin önemini görüyordu Atatürk. Türk kadınına ve başarısına
inanıyordu! Kurtuluş savaşında kadınlardaki direnci, kadınlardaki inanç ve
fedakarlığı biliyordu!
Keşke bunu, ondan sonra gelen yönetimler
de bilseydi! Çünkü bugün geldiğimiz noktada; ülkemizde kadın hakları, kadının,
siyaset dahil, yönetimde ve iş hayatında yani her alanda geri plana itilmesi,
neredeyse nüfusun yarısını oluşturmasına rağmen yok sayılması söz konusu!
Bilmem farkında mısınız? Yükselmek ve her
alanda ben de varım demek isteyen kadınların üzerinde dikkatli bakılmazsa
görülmeyen, hatta görülmek istenmeyen bir “cam tavan” var! Kadınlar bu
görmezden gelinen “cam tavan”ı aşamıyorlar!
İşte o cam tavanın kırılması gerek
kadınların da yükselebilmesi ve engellenmemesi için!
Bizimki gibi ülkelerde, hatta dünyanın
uygar dediğimiz pek çok ülkesinde de; zordur kadın olmak! Kimine göre; naiftir
kadınlar, duygulu ve merhametlidir! Yani yönetmek için uygun değildirler onlara
göre! Çünkü yönetmenin acımasızlık olduğuna inanırlar! Başarı için naiflik,
zayıflıktır onlar için! Keşke dünyayı kadınlar yönetseydi diyorum ben de. En
azından bunca kötülük olmazdı yeryüzünde! İnce ruhlu, duygulu, anaç ve naif
kadınların yönettiği bir dünyada, huzur bulurduk hepimiz. Tıpkı anne kucağında
güvende hisseden bebekler gibi!
Ayrıca kadınları zayıf ve naif bulan
erkeklere de bir çift sözüm var;
Doğrudur; kadınlar kaba kuvvete
yönelmezler, ama onlar zekâları ve sabırlarıyla çözerler sorunları. Evet, biz
kadınların, kalbi kırılır, kolu kanadı kırılır, incinir ve acı çekeriz ama,
sonunda paramparça olmuş her şeyi, bütün parçaları toparlarız, olağanüstü yürek
ve cesaretimizle! Bizi zayıf bulanlara inat, düştüğümüz yerden, ayağa kalkar ve
devam ederiz yolumuza, hem de dimdik!
Aslında içten içe kadınların gücünü
biliyor erkek dünyası! Onun için “cam tavan”larla, yükselmemizi engellemeye
çalışıyorlar! Ama biz kadınlar o cam tavanı bir gün kıracağız, kırmalıyız!