Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, İsrail'in Refah'ta Filistinli sivillerin bulunduğu kampa yönelik düzenlediği hava saldırısına ilişkin “Bu kadar Müslüman devlet var, Arap Birliği var hiçbiri kalkıp bir şey yapamıyor. Niye yapamıyorlar biliyor musun; saraylarından, konforlarından taviz vermek istemiyorlar. Aslında oturdukları tahtlar, bindikleri arabalar, yedikleri yemekler, giydikleri kıyafetler hepsinin içinde bir Müslüman kanı var. Müslüman’ın kanını peşkeş çekiyorlar, bununla birlikte konfor satın alıyorlar” dedi.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, İsrail’in Gazze ve Refah’da devam eden saldırılarını değerlendirdi. İsrail’in arkasındaki gücün ABD olduğunu belirten Baş, İslam ülkelerinin liderlerinin etkisizliğine tepki gösterdi. Baş’ın kişisel sosyal medya hesabından yaptığı açıklama şöyle:
“Dünyanın vay haline…”
“İsrail başından beri sivilleri hedef alıyor, şu anda da değişen bir durum yok her zaman sivilleri hedef aldı. İsrail Hamas'ı yok etmek adına Gazze'ye operasyon yaptığını söylüyor da ortada bir Hamas üyesi yok ki. Orada dağı taşı bombalıyor, evleri bombalıyor, insanları öldürüyor. Öldürdüklerinin yüzde 99.9 zaten sivil insan. Nitekim Gazze'nin bir askeri varlığı da yok, Gazze'de bir devlet de tanımıyor İsrail. Bu katliam, gerçekten böyle buramıza kadar geldi diyebileceğimiz bir katliam. Ne yapılabilir? Buna devletler bir şey yapılabilir. Yani senin benim yapabileceğimiz şeylerin aslında İsrail'e dokunmayacağını biliyoruz. Burada enteresan olan Uluslararası Adalet Divanı dediğimiz aslında uluslararası olarak en yüksek, en güçlü merci. Uluslararası Adalet Divanı, bir devlete bir yaptırım uygulayamıyorsa, sözünü geçiremiyorsa dünyanın vay haline diyebiliriz. İsrail'in Gazze’de ki operasyonları, ‘Dünyada yarın olabilecek bir sorunda kim araya girecek, hangi istişare mekanizması, hangi akıl mekanizması çalışacak?’ sorusunun bir cevabının şu anda kalmadığının ispatı.
“İsrail’in arkasındaki güç ABD”
Uluslararası Ceza Mahkemesi bireysel olarak Netanyahu'yu savaş suçlusu ilan ediyor. Bunu da takan yok ki! Bunu başta İsrail takmıyor. Aslında kim ki İsrail, ne ki, toprağının metrekaresinden ne olur, askeri gücünden ne olur, nüfusundan ne olur. İsrail'i güçlü tutan aslında arkasındaki ABD, dolayısıyla Amerika bunları takmıyor ve dünyaya da şu mesajı veriyor; benden güçlü hiçbir irade yoktur, ya benim yandaşım olursun ya da benim karşımda olur ezer geçerim.
“Neden hep Müslümanlar katlediliyor”
İsrail, en son Refah’ta Birleşmiş Milletler kampını vuruyor. Bunu biz, bundan 30 sene önce aslında izledik. Nerede izledik? Balkanlarda izledik. Boşnaklar, Arnavutlar ve Türklere Sırpların yaptığı zulümde izledik. Kısa bir süre önce bunun bir soykırım olarak tanınmasını Birleşmiş Milletler de kabul ettiler. O sırada Sırbistan Başbakanı’nın yüzünü düşürdüğü bir sahne var, aslında birçok şeyi anlatan bir sahne. Balkanların göbeğinde, aslında Avrupa'nın göbeğinde Müslümanlar katledildi. Şimdi şu soruyu da sormak lazım; niye hep bu karmaşa Müslümanların olduğu yerde oluyor? Ben Balkanlara seyahat ettiğimde Arnavutlar, Türkler ‘Burada Müslümansın kötüsün, Müslüman değilsin iyisin’ diyordu. Dolayısıyla mesele burada, bu olayların hep Müslüman başına gelmesi de bana sorarsan bir tesadüf de değil.
“Biz de sırada olabiliriz”
Uzakdoğu'da da yaşanan yine aynı Müslüman’ın başına geliyor. Myanmar’da böyle, Ortadoğu’da böyle, Balkanlar’da böyle. Dolayısıyla bunu biz de şu manada anlamamız lazım; biz de Müslümanların çok yoğun olarak yaşadığı bir ülkeyiz. Müslümanların yaşadığı bir ülke olarak o zaman sen de sırada olabilirsin. Bunu da bir yere not etmek lazım ve buna göre ahvalini hesap etmek lazım, olayın nereye gittiğini görmek lazım.
“Müslüman’ın kanını peşkeş çekip konfor satın alıyorlar
İsrail'in yaptığı çok büyük katliam, çok büyük bir soykırım. Bunun bedelini bu devletler ödetemiyor. Bu kadar Müslüman devlet var, Arap birliği var, bu kadar bilmem ne var hiçbiri kalkıp bir şey yapamıyor. Niye yapamıyorlar biliyor musunuz; sarayları var. Saraylarından taviz vermek istemiyorlar. Konforları var, konforlarından taviz vermek istemiyorlar. Aslında oturdukları tahtlar, bindikleri arabalar, gezdikleri yerler yedikleri yemekler, giydikleri kıyafetler hepsinin içinde bir Müslüman kanı var. İşin özeti de bu, buna peşkeş çekiyorlar. Müslüman’ın kanını peşkeş çekiyorlar, bununla birlikte konfor satın alıyorlar. Bu düzeni de değişmek inşallah bize nasip olur, bizim neslimize nasip olur. Ben dünyaya adaleti Türk'ün getirebileceğine inanıyorum. Türkler bu konuda tarih boyu kendini ispat etmiş bir millet. İnşallah dünyada adaleti yeniden tesis etmek bizim milletimize nasip olur demekten başka da elimden bir şey gelmiyor.”