KAYNAK: NİZAMETTİN ÖZMEN
Bu yıl Antalya için önemli bir yıl. Antalya Müzesi 100 yaşında. Gerçi Antalya’da yaşayıp, “dolmuşa hiç binmedim” der gibi “Ben Müzeyi hiç gezmedim” diyenlerin ne kadar umurunda bilmiyorum ama masalcı için önemli.
Antalya’da Cafe denilen mekanlar yokken ya Tektat’a gidilirdi arka tarafta asmanın altında kilo ile ortaya yanıksı dondurma söylenirdi, ya Tophane’de minicik bardaklarda çay içilirdi.
Masalcı 1990’lı yıllarda Müzenin Bahçesi’ni keşfetti. 20 yıldır hiç değişmeyen kıvamda keyf alır orada kahve içmekten.
Hem de uçan fiyatlara rağmen. Yine böyle bir kahve krizinde gitmişti Müze’ye. Bir kağıt bardak filtre kahveye 32 TL verince acıyı içinde hissetti, oturamadı yerinde.
Müze’nin sergi salonunda bir fotoğraf sergisi olduğunu farketti. Doğal olarak daldı içeri. Sergi eski Antalya fotoğraflarından oluşuyordu. Hani “bildik kareler” modu.
Ama önemli bir ayrıntı vardı, bu fotoğraflar Milli Mücadele yıllarında, Antalya Müzesi Kurucusu Süleyman Fikri Erten tarafından çekilmişti.
Serginin bir de hikayesi vardı tabii… 1919'da Antalya'nın İtalyanlar tarafından işgali sırasında, işgal kuvvetleri ile birlikte gelen arkeologlar, yöreyi gezerek buldukları antik eserleri toplayıp İtalyan Konsolosluğu'na taşımaya başladılar.
O zamanlar Antalya tarihine ilgi duyan ve arkeolojiyi seven lise öğretmeni Süleyman Fikri Erten, tarihi eserleri medeniyet adına topladıklarını iddia eden İtalyanların bu hareketlerine karşı çıktı.
Tekeli Mehmet Paşa Camii'nin yanında terk edilmiş küçük bir mescidi düzenleyerek Antalya Müzesi'nin ilk temelini atmış oldu. Daha sonra İtalyanların Antalya'dan çekilmesi üzerine onların topladıkları eserleri de bu küçük müzeye getirdi.
1922 Alaaddin Camii (Panaya Kilisesi)
1937 yılından sonra Yivli Minare Camii müze olarak kullanıldı. Burada bölgede yapılan kazılarda bulunan eski uygarlıkların kalıntıları bir bir toprak üzerine çıkarılıp sergileniyordu.
Müze, günümüzdeki binasına 1972'de taşındı. Antalya Müzesi 1988 yılında "Avrupa Konseyi Özel Ödülü"ne layık görüldü.
Sergiden birkaç karakteristik fotoğrafı kopyaladı, Temmuz sıcağında vurdu kendini Antalya sokaklarına. En karakteristik fotoğraflardan biri Mermerli’den Yat Limanı’na bakan fotoğraftı, tek kelimeyle hayal kırıklığı yaşadı. İşetmenin elemanından rica etti, boş olan masaların şemsiyelerini birkaç dakikalığına kapatmayı önerdi; “tam müşteri saatim. Bunu yapamam” yanıtımı aldı.
Eyvallah, zaten ne kadar müdahalesiz, doğal, masalcı o kadar sever. Sonuçta belgesel fotoğraf çekiyoruz. Olduğu gibi göstermek gerek.
Malum bu bir gazete sayfası. Yenimin değil, yerimiz dar. Şimdilik bunlarla idare edin. Kim bilir?