Gün geçmiyor ki basında TV da Kızılay hakkında üzücü bir haber çıkmasın.

 Kızılay'ın şirketleştiğinden binlerce çadırın Suriye'ye gönderildiğinden,

Depremin zuhur ettiği andan itibaren iki üç gün süreyle deprem bölgelerine çadır gönderilmediğinden, Kızılay'ın zamanında gerekeni yapmadığından, Çadır temininin bile durum göre hatıra gönüle göre temin edildiğinden adaletli olarak dağıtımı yapılmadığından, AFATın görevini gereğince yerine getirmediğinden, çadırların derneklere yüksek fiyatlara satıldığından, üstüne üslük çadırların yüksek fiyatlara satıldığından,

Aradan 25 gün geçmiş olmasına rağmen deprem bölgelerinde büyük bir çadır açığı olduğundan, bazı ilçelere ve bir çok köylere bile bir türlü çadır ulaştırılamadığından, Kızılay başkanının çok büyük oranda maaş aldığından

Kızılay'ın hizmet kadrolarında çalışan personelin liyakattan uzak olduğundan, İnsanların Kızılay hakkındaki imajının ve itimadının değiştiğinden, ciddi bir güven kırıklığı oluştuğundan bahisle hadise gündemi işgal eder hale gelmiş bulunmaktadır.

Bunun da ötesinde bu ve benzeri söylem ve söylentiler gerek basın camiasında gerek halkın arasında sınırsız söylemler devam etmektedir.

Öyle anlaşılıyor ki ve muhtemeldir ki, tümüyle bu olanların ardından Kızılay'ın personel akım şeması ve hizmet akım şeması üzerinde durumun yeniden gözden geçirilerek bir güven tazelenmesi sürecine girileceği hakkındaki kanaat yaygınlaşmıştır.

Ben ilk ve ortaokul yıllarımda genel olarak Kızılay kolu başkanı sıfatıyla daima kolluk takmış bir öğrenciydim.

Kızılay tutkum daha o yıllarda, yani, çocukluğumda başlayan bir sevdadır. Dolayısıyla, yukarıda anlattıklarım ışığında hala o kutsal sistemde yer alabilmek en büyük arzu ve emelimdir.

Şayet bir gün o sistemle alakalı durumda yeni bir revizyona ihtiyaç duyulması halinde; şu anda devleti bana verdiği on bin lira mertebesindeki emekli maaşımın haricinde bir kuruş dahi talep etmeyeceğimi, andığım emekli maaşı karşılığında Kızılay Genel Başkanı olarak TÜRK ULUSUNA ve gerektiğinde dünya insanına tüm içtenliğimle hizmet etmeyi şiar edineceğimi namus ve meslek yeminimin gereği olarak yapmaktan çekinmem.

Ben bu kutsal hizmeti; bana tahsis edilebilecek bir çadırda icra edebileceğimi, kuruma bir kuruş dahi ev kirası ödetmeyeceğimi şahsım ve namusum üzerine ant içerek söz veriyorum.