İnşaat Mühendisleri
Odası Merkez Yönetim Kurul Üyesi Dr. Cem Oğuz, Antalya’nın Türkiye içinde
bölgesel ve kentsel anlamda sahip olduğu zengin tarihsel, doğal, kültürel
varlıkları ile son 25 yılda turizmin gelişimine paralel olarak, kentleşme
açısından da hızlı bir değişim gösterdiğini, bu hızlı gelişimden Antalya kent
merkezi ile bütünleşmiş bir durumda olan Boğaçayı havzasının da büyük oranda
etkilendiğini kaydetti.
TAŞ OCAKLARI ZARAR
VERDİ
Bugüne kadar bu etkilenmenin en çok inşaat malzemesi
temini için açılan taş ocaklarının çevreye verdikleri zararlar şeklinde ortaya
çıktığını hatırlatan Oğuz, “Artık bu saatten sonra halen yapımı devam eden Boğaçayı
projesinin yaşatacağı zararlar hesap edilememektedir. Havzada yaşanan hızlı
kentleşme sürecinde doğal alanlar, kıyılar, açık ve yeşil alanlar, korunacak
değerler, su kaynakları fazlasıyla baskı altında kalmıştır. Boğaçayı havzasında
geçmişten günümüze hızlı nüfus
artışından, plansız kentleşmeden, yanlış arazi kullanımından, tarımdan,
sanayiden, planlama ve yönetim eksikliğinden ve doğal kaynakların tahribatından
kaynaklanan sorunlar yaşanmış bunun sonucunda; su, toprak, katı atık, görüntü, gürültü ve hava kirliliği ile erozyon,
taşkın ve sel sorunları yaşanmıştır” dedi.
HALEN İZİNSİZ KUM
ALINIYOR
1995 yılında İl Mahalli Çevre Kurulu’nun Boğaçayı’nda
ruhsatlı taş ve kum-çakıl ocaklarının, ruhsatlarının bitimine müteakip
ruhsatların uzatılmaması yönünde bir karar aldığını ve en son ruhsatın 1998
tarihinde sona erdiğini hatırlatan Oğuz, “Ancak bu tarihten itibaren
faaliyetlerine ruhsatsız olarak devam eden özel kişi ile kamu kurum ve
kuruluşlar da olmaktadır. İzinsiz malzeme alımına son verilmesi, her şeyden
önce yatak üzerinde göllenmelerin ve taşkınların önüne geçeceği gibi dünyaca
ünlü Konyaaltı plajının beslenme kaynağının da korunmasını sağlayacaktır” diye
konuştu.
KIYI EROZYONU
YAŞANACAK
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Boğaçayı projesi ve Antalya’ya
yapılması düşünülen ikinci bir yat limanı için Boğaçayı ağzını düşündüğünü
hatırlatan Cem Oğuz, bu konuda endişeleri olduğunu söyledi. Oğuz, şöyle
konuştu: “Çay yatağının kazılarak derinleştirilmesi, denizin 750 metre yatağa
girmesinin sağlanması planlanmıştır. Proje için önemli sakıncalardan birisi
Boğaçay’ın taşıdığı sedimantın (kum-çakıl) sürekli olarak kazılan 750 metre
alanı dolduracağı ve işletme maliyetini artıracağıdır. Biriken sedimantın
taranarak çıkarılmasının maliyeti bir yana, daha önemlisi Konyaaltı plajının
sedimant kaynağında azalma olacak ve kıyı erozyonu sorunu ortaya çıkacaktır. Ayrıca yat limanının 1200 metre kıyı alanını
kapsayacağından bu bölgede yaşayan ve kent merkezinden gelecek halkın denize
girebileceği alanın azalması, yat limanı işletmesinin Konyaaltı sahiline
getireceği zararlardır.”
ÇOK DİKKAT
EDİLMELİ
“Kentin hala içme suyu kaynaklarının kullanıldığı bu
bölgedeki yeraltı su kaynaklarının tuzlanması ve kirlenmesidir. Antalya kenti için dünyaca ünlü simge değeri
olan 7.5 km uzunluğundaki Konyaaltı sahili, şehir merkezinde deniz ve kıyı kullanımına
imkan sağlayan dünyaca ünlü Mavi Bayrak sahibi bir plajdır. Böyle bir sahilde
kıyı erozyonu diğer alanlara göre daha önemli sonuçlara sebep olacaktır. Oluşabilecek
kıyı erozyonu sonucunda dünyaca ünlü Konyaaltı kıyı alanının azalması, sahil
şeridinde yer alan kentsel altyapının ve üstyapının da zarar görmesine neden
olacağından Antalya ekonomisi için ciddi oranda kayıplara neden olacaktır. Bu
nedenle çok dikkat edilmesi ve araştırılması gerekli bir projedir.”
KONYAALTI
SAHİLİNDE
86 METRELİK KAYIP!
Dr. Cem Oğuz, açıklamasında, Konyaaltı sahili ile ilgili Afyon
Kocatepe Üniversitesi’nde 2017 yılında hazırlanan lisansüstü ‘Uydu Görüntüleri
İle Kıyı Çizgisi Değişimi ve Risk Analizi: Konyaaltı Örneği’ adlı tez çalışmasına
da yer verdi. Çok önemli verilerin yer aldığı tez çalışmasında, farklı
tarihlere ait uydu görüntülerinden yararlanılarak, Konyaaltı sahili kıyı çizgisindeki
değişimin belirlendiğini vurgulayan Oğuz, şöyle konuştu: “1975 yılından 2016
yılına kadar 41 yıllık kıyı değişimi izlenmiş ve erozyonun sebepleri
belirlenerek risk analizi yapılmıştır. Yapılan risk analizinin sonuçları
ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir. Bu tez çalışmasında kıyı erozyonunu
tetikleyen faktörleri; kıyı şeridini etkileyen yapılar, Antalya Limanı, Konyaaltı
sahil yolu yapılması, kıyı şeridini etkileyen faaliyetler, kum alımı, Boğaçay havzasında
taşkın olarak gözlenmiştir. Ancak Boğaçayı projesi etkisi yansıtılmamıştır. Konyaaltı
sahilinde 1975 yılından 2016 yılına kadar 8 kritik noktadan alınan kesitler
alınmış ve yer yer 86 metreye varan erozyon olduğu tespit edilmiştir.
41 YILDA YAŞANAN
ŞAŞIRTICI DEĞİŞİM
Oğuz, tez çalışmasında Konyaaltı’nda Landsat uydu
görüntüleri kullanarak 1975 yılından 2016 yılına kadarki süreçte kıyı alanında
meydana gelen erozyon ve bu erozyona neden olduğu düşünülen sebepler
belirlenerek kıyı alanında risk analizi çalışmasının ayrıntılı olarak
incelendiğine vurgu yaptı. Oğuz, şöyle devam etti: “Landsat uydu görüntüleri
kullanılarak Konyaaltı sahilinde kıyı çizgisi çizilerek kıyı şeridinde
belirlenen 8 noktadan kesit alınmış ve her bir kesitteki değişim ölçülmüştür.
Buna göre en büyük değişimin Boğaçayı’nın Akdeniz’e döküldüğü çay ağzının
doğusunda olduğu belirlenmiştir. 41 yıl içinde yaşanan değişimin -86 metreye
ulaştığı, Boğaçayı’nın batısında ise -55 m’ye ulaşan değişim görülmüştür. “
DALGAKIRAN VE MAHMUZLAR
ÇÖZÜM OLUR MU?
Cem Oğuz, çözüm olarak düşünülen dalgakıran ve
mahmuzların Konyaaltı sahilinin görüntüsünü ve peyzajını bozacağı
değerlendirmeleri yapıldığını hatırlatarak şöyle devam etti: “Konyaaltı
sahilinde yapılan risk analizi çalışması neticesinde; sahilin, Boğaçayı’nın
denize döküldüğü çay ağzının doğusunda ve batısında orta risk seviyesinde, çay
ağzı ve Beach Park tarafında ise düşük risk seviyesinde olduğu tespit edilmiştir.
Kıyı da oluşan erozyonun, en önemli sebebi maden firmaları tarafından Boğaçay’dan
büyük oranda kum-çakıl alımı yapılması sonucunda plajı besleyen sediman
kaynağının azalmasıdır. Kıyı erozyonunun bir sebebi de Antalya limanındaki
büyük mendireğinin malzeme taşınmasına engel olmasıdır. Konyaaltı kıyı
erozyonunun çözümü olarak mahmuz, yüzer dalgakıran, açık denizde ayrık dalga
kıranlar, kıyı kaplamaları ve mendirek gibi kıyı koruma yapılarının dünyaca
ünlü sahilin görüntüsünü ve peyzajını bozacağı değerlendirilmektedir.”
DENİZ İÇERİ
ALINMAMALI
Konyaaltı ölçeğinde kıyı alanlarının kullanımında ve
yönetiminde yaşanan en önemli sorunun, bölgenin ekonomik değerinin çok yüksek
olmasına bağlı olarak artan nüfus ile gelişen çarpık kentleşme olduğunu ifade
eden Dr. Cem Oğuz, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Konyaaltı ilçesinde hızla
artan nüfus, turizm amaçlı kullanımlar, ikincil konutlar, yeterince
irdelenmeden projelendirilmiş kıyı ve deniz yapıları, inceleme alanındaki
kıyısal bölgede erozyon sonucu oluşan deformasyon ile birleşince doğal yapının
oldukça bozulduğu gözlenmiştir. Diğer yandan, kıyıda gerçekleştirilen ve halen
büyük bir hızla gerçekleştirilmeye devam projelerin (Boğaçayı projesi,
Konyaaltı sahil projesi, vb.), kamuya sunulan fırsatları artırırken, doğal yaşamı
nasıl etkileyeceği ve ileriye dönük hangi tehditleri oluşturacağı irdelenmeden
projelendirilmemelidir. Boğaçayı
projesinde denizin içeri alınması ve yat limanının yapılması kıyı erozyonunu
kesin olarak arttıracak ve sonuçta dünyaca ünlü sahilin yok oluşunu izleyeceğiz
ya da önlem için sahile yukarıda gözüken dalgakıran ve mahmuzlar yapmak zorunda
kalacağız.”
BOĞAÇAYI’NDA MEYDANA
GELEN ÖNEMLİ
TAŞKINLAR
-28 Aralık 1960 taşkını, taşkın yıllıklarına geçen tek taşkındır.
Bu taşkın ile Boğa Çayı’nda meydana gelen zararlar; tarım arazisinde su birikmeleri
ve sediment (kum-çakıl) zararlarıdır. Sediment zararları olarak sel sularının
getirdiği taş, çakıl, moloz gibi malzemeler geniş bir alana yayılması
gösterilebilir. Bu taşkınla arazilerin bir kısmı da 15-20 cm kalınlıkta ince
kum ve molozlarla örtülmüştür.
-23 Ekim 1994 tarihinde tespit edilmiş taşkın da kayda
değer büyüklüktedir. 9 Ekim 1994 günü Antalya ve civarında başlayan yağışlar,
aralıklı olarak devam etmiş ve 23 Ekim 1994 günü şiddetini arttırarak Boğaçayı
ve kollarında taşkın meydana getirmiştir. Bunun neticesinde Antalya’da şehir
içi ulaşımı aksamış, çukurda kalan yerleşim yerleri su altında kalmıştır.
-23-26 Aralık 2003 tarihleri arasında meydana gelen taşkın
200 yıllık periyoda sahip taşkın en büyük taşkındır. Orta Akdeniz üzerinden
gelen cephe sistemleri, Antalya Boğaçayı ve kollarında taşkınlara sebep olmuştur.
Taşkın anında yani 25 Aralık 2003 günü Doyran Beldesi girişindeki köprüde
Doyran çayı debisi 300 metreküp saniye, Antalya-Çakırlar yolu üzerindeki ana
köprüde Doyran ve Karaman çayları toplam debisi 760,5 metreküp saniye ve
Boğaçayı üzerinde yeni yapılan karayolu köprüsünde Boğaçayı debisi 1606 metreküp
saniye olarak ölçülmüştür. Ancak taşkın sonrası yapılan incelemelerde,
Boğaçayı’ndan geçen su seviyesinin ölçümde yapılan seviyeden daha fazla olduğu
izlerden belirlenmiştir. Bu durum da dikkate alınarak Boğaçayı’ndan geçen
maksimum debi 1899,94 m3/sn olarak hesaplanmıştır. Bu debi, 194 yıllık tekerrür
süresine karşılık gelmektedir.
-16 Aralık 2009 yılında yağışla birlikte Boğaçayı'ndan
gelen su, şiddetli fırtına ve dev dalgalar nedeniyle denize ulaşamadığından
çevreye yayılmış, bölgedeki ev ve işyerlerinin alt katlarını su basmıştır.
-12 Ocak 2015 tarihinde yağışla birlikte Boğaçayı’ndan
gelen su, köprü tabanına kadar yükselmiş, bölgedeki ev ve işyerlerinin alt
katlarını su basmıştır.