Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla 1932’de düzenlenen “
Birinci Türk Dil Kurultayı”nın açılış günü olan 26 Eylül, her yıl “ Türk Dil
Bayramı” olarak kutlanır.
Dilimiz, güzel Türkçe’miz, Ural_ Altay dil ailesindedir. Bu grupta olan
diğer diller: Türkçe, Moğolca, Mançuca, Macarca, Fince, Uygurca, Samoyed olarak
sayılır genelde. Dilimiz, eklemeli dillerden olup, ses uyumu olan bir dildir.
Kulağa hoş bir tınıyla gelir. Bir ulusu, ulus yapan en önemli kültür mirası
dildir. O yüzden dilimizi güzel konuşmak ve gelecek kuşaklara aktarmak
hepimizin görevidir.
“ Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de
yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” Diyen Atatürk, son derece
haklıdır.
Ama günümüzde buna yeterince önem verilmediğini görüyoruz. İşyerlerinin
tabelalarına bakın, doğru dürüst Türkçe isim verilmiş kaç tane iş yeri
göreceksiniz acaba?
Ya yeni doğan çocuklarımıza verilen isimlerin ne kadarı Türkçe kökenli?
Bir de konuşma ve yazı dilimizdeki yabancı sözcükleri ve bunları ısrarla
kullananları gördükçe insan üzülüyor!
Bizler böyle yaparsak, güzel dilimiz nasıl gelişecek? Yeni kuşaklara
dilimizi bu şekilde mi aktaracağız?
Yine Ulu Önder Atatürk; Türk dili ile ilgili olarak:
“ Türk milletinin dili Türkçe’dir. Türk dili, dünyada en güzel, en zengin
ve kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sevip, onu
yükseltmek için çalışır. Bir de Türk Dili, Türk milleti için kutsal bir
hazinedir. Çünkü Türk milleti, geçirdiği sonsuz felaketler içinde ahlakını,
göreneklerini, anılarını, çıkarlarını, kısacası; bugün kendisini millet yapan
her niteliğinin, dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk Dili, Türk ulusunun
yüreğidir, beynidir.” Derken, önemli bir gerçeği vurguluyordu.
Atatürk’ün dilimiz konusunda bir amacı vardı. O bunu şöyle dile
getiriyordu:
“ Amacımız, Türk dilinin öz zenginliğini ortaya çıkarmak, onu dünya dilleri
arasında, değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmektir.”
Aslında bizim de amacımız bu olmalıdır. Güzel Türkçe’miz, hak ettiği değeri
bulmalıdır.