Sayın Cumhurbaşkanı ülkemizdeki hayat pahalılığının önlenebilmesi için zincir marketlerin serbest hallerine müdahale ederek hayatın ucuzlatılacağı yolundaki kanaate dayalı olarak gerekli denetimlerle pahalılığın önüne geçileceği mesajını verdi. Talimat gereği büyük illerde denetimler başladı ama;
Henüz
Antalya'da bu işin adı konulmadı.
Piyasa
allak bullak, semt pazarlarında her esnaf ağız birliği etmişçesine hiç ucuzlama
yok, “serbest piyasa “ kavramı bu pazarlara hiç uğramamış, rekabet kanunu delik
deşik, rutine dayalı oto kontrol mekanizma çalışmıyor.
Kötü
niyetli tacir vatandaşı kazıklamaya devam ediyor.
Hep
hatırlatıyorum ya, bir daha anımsatayım; 1940’lı yıllarda bu konuyla alakalı
bir kanun yayınlandı. Adı: “MİLLİ KORUMA KANUNU”
Kanun
gereğince her türlü ihtiyaç maddesinin ( hayati ihtiyaç maddelerinin ) satışını
yapan esnaf ürünlerin üzerine alış ve satış fiyatlarını ve de fatura numarasını
koyma zorunluluğu var idi.
GÜNÜMÜZE GELELİM:
Öncelikle her ürünün bir maliyeti vardır. Bu maliyet üzerinden belli oranda kar
konmak suretiyle ürün satışa çıkarılır.
Mesele
sebze ve meyveler üzerinde bu örneği yürütürsek, Bu örneği salatalık, domates,
biber, patlıcan ve benzerleri üzerinden hareketlendirelim. Tohum maliyeti +
toprağı işleme ve ekme, işçilik maliyeti + gübrenin bedeli + ürün toplama,
nakliye maliyetleri toplanarak = X hesabı ortaya çıkarılır. Bunun üzerine de
(gönül ister ki hesap uzmanlarının resmi kurumların, günümüzdeki kur değerleri
ve enflasyonun durumu dikkate alınarak taktir edilecek) bir kar payı konarak
ürünün pazarlanması evrensel tüketici haklarıyla örtüşen bir sonuç üzerinden
piyasa hareketleri organize edilir.
Böylesine
manidar, akla, mantığa, hukuka, vicdana ve ahlaki kurallara uygun bir yol var
iken nasıl olur da vurgun vuranın, soygun soyanın mantığı ile halk
kazıklanabilir ve yıllardan bu yana bu hayırsız eyleme ses çıkarılmaz.
Eğer bir
sistem ortaya atılır da ben bu işi çözeceğim iddiasıyla gerek anayasal
koşullara ve evrensel insan haklarına saygı ilkeleri çerçevesinde bu işi
bitiririm iddiasında olunursa hareket noktamız yukarıdaki gibi olmalıdır.
Bunun için işin profesörü olmaya gerek yok. Aklın yolu tektir. İkinci bir yol yok. Akabinde hızlı bir piyasa denetimi, gerektiğinde radikal tedbirle ve hukuki düzenlemelerle konu kalıcı olarak çözülecektir. Tabanın sesi de kulak ardı edilmemeli. Esnaf keskin taahhütler ışığında ruhsatlandırılmalı. Başta Ticaret İl Müdürlüklerimiz, Tarım İl ve İlçe Müdürlükleri, Belediyeler, Pazarcılar Odası TÜKODER ve halk iş birliği koordinasyonunda mesele çözümlenebilir.