-Duayen eğitimci Mustafa Koç, eğitim sistemimizde uzun
yıllardan beri sınava odaklı bir yapı olduğunun altını çizdi ve bu durumun
çocuklarda çok büyük bir baskı yarattığını söyledi.
-Öğrenci velilerinin okul yönetimlerinden çocuklarının sınava iyi hazırlanmasını öncelikli olarak istediklerini belirten Koç, “Sınavla yetenekli çocuklar test manyağı yapılmamalı” dedi.
Duayen eğitimci ve
Antalya Güneş Koleji Kurucusu Mustafa Koç, Akdeniz GERÇEK’e yaptığı açıklamada
eğitim sistemimizdeki eksiklikler ve çarpıklıklarla ilgili çok önemli
saptamalarda ve çözüm önerilerinde bulundu.
Ülke olarak eğitim sistemimizde uzun yıllardan beri sınava odaklı bir yapı olduğunun
altını çizen Koç, bu durumun çocuklarda büyük bir baskı yarattığını söyledi.
Koç, şöyle konuştu: “Öğrencileri mutlaka bir sınavdan geçiyoruz ve çocuklar
sınava hazırlanarak okuldan almaları gereken diğer becerileri ve özellikleri
kazanamıyorlar. Yani çocuk sadece sınava hazırlanıyor gibi olursa o zaman okula
gerek yok. O zaman çocuklar dershanelere gitsin sınava hazırlansınlar. Oysa
okulun ve eğitimin göreve bambaşka bir şey. Uzun yıllar dershane çalıştırmış
bir eğitimci olarak, şunu söyleyebilirim; çocukları sınava hazırlarken
uygulayacağınız öğretim materyalleri ile hayata hazırlarken kullanacağınız
araçlar aynı değil. Onun için mümkün olduğu kadar sınavın baskısını öğrenci
üzerinden almak gerekiyor.“
VELİLER BASKI YAPIYOR!
“Ama okulumuzda da bu sistemi uygulamak
istiyoruz ama veliler bazen bun izin vermiyor. Bizim eski dershaneci olmamız
sebebiyle çocuklarının sınava iyi hazırlanmasını öncelikli olarak istiyorlar.
Bize bu yönde büyük bir baskı var. Ben bu çocukları ‘sınava iyi hazırlansın’
diye getirdiyseniz ‘geri götürün’ diyorum. Bunu neden söylüyorum; çünkü biz çok
farklı şeyler yapabiliriz. Bu ülkede bilimin gelişmesi
için yetenekli çocukların önünün açılması gerekiyor. Sınavla yetenekli çocuklar
test manyağı yapılmamalı. Çünkü bu şekilde, çocukların gelişmeleri ciddi
şekilde engelleniyor.”
ÖNCE
“İYİ İNSAN”
YETİŞTİRMELİYİZ
Mustafa Koç, eğitimin amacının öncelikle
iyi bir insan yetiştirmek olduğunu ifade ederek, “Ondan sonra kendini
geliştiren, dünyadaki gelişimi okuyabilen, dünya vatandaşı, ikinci bir dili çok
iyi konuşabilen ve düşüncelerini özgürce açıklayabilen, kendisini ifade
edebilen, sportif ya da sanatsal anlamda yetenekleri varsa bunları
geliştirebilen insanlar yetiştirmeliyiz. Yoksa okulun bir işlevi olmaz. Öğrenci
bunları yapamıyorsa ‘okul görevini yapmıyor’ demektir. Ben de bir eğitim kurumu
işletiyorum. Eğer çocuklarda böyle değişim yaratamıyorsam ben de görevimi
yapmıyorum demektir. Eğitimcileri, öğretmenleri ve okulları böyle yargılamak lazım”
dedi.
ÇOCUKLARIMIZ
DÜŞÜNMÜYOR!
‘Z kuşağı’ diye tabir edilen şimdiki
çocukların çok doyumsuz olduğunu ve her türlü olanağa sahip olmalarına rağmen
bir türlü tatmin olmadığını vurgulayan Koç, “Bizim çocuklarımızda düşünme
alışkanlığı yok. Testlerde, sınavlarda yaşanan başarısızlığın nedeni bu. Çünkü çocuk bir konuya uzun süre
yoğunlaşamıyor ve düşünmeden cevap veriyor. Tepkileri çok aceleci. Zaten ‘Z
kuşağı’ dediğimiz şimdiki çocuklar çok doyumsuz. Her türlü olanağa sahipler,
aşırı bir özgüvenleri var ama bir türlü tatmin olmuyorlar. Ne verirseniz
yenisini istiyorlar. Bu da çocuklardaki davranışı etkiliyor. Benim bundan 10-15
sene önce okuttuğum çocuklarla şimdiki çocuklar çok farklı. Bu değişim büyük
ölçüde davranış, uyumsuzluk üzerinde. Öğrencilerdeki davranış bozukluklarının
temelinde maalesef büyük ölçüde aile yapısı var. Çok ciddi bir şekilde
hırpalanmış aile yapımız var. Boşanmış aileler durmadan artıyor, arada çocuklar
kalıyor. Biz de o çocukları toparlamak için ciddi çaba gösteriyoruz. Bu konuda
çok ciddi yol aldık. Bu çocuklarımızı hayata bağlamayı başardık” diye konuştu.
Herhangi
bir makama
LİYAKATE
BAKARAK
yönetici
getirmeliyiz
Ülkemizde bir makama liyakate bakarak
yönetici getirilmesi gerektiğini kayderen Koç, bu yapılmadığı takdirde
Türkiye’nin bütün sistemlerinin çürüyeceğini iddia etti. Koç şöyle konuştu: “Ülkemiz
adeta yeni kurulmuş bir devlet gibi her milli eğitim bakanı döneminde eğitim
sistemimiz adeta sil baştan değiştiriyor. O sistemin sonuçları alınmadan, başka
bir bakan geliyor o da kendine göre değiştiriyor. Bu çocuklarımızın heder
olmasına sebep oluyor. Bu şekilde çocuklar deneme tahtasına dönüyor. Hem sınav
sisteminde hem eğitim müfredatlarında hızla bir değişim var. Eğitim olacak
tabii ki.. Çocuklar değişiyor, dünya değişiyor, ülkenin ihtiyaçları değişiyor.
Ama buradaki değişim öyle bir şeye benzemiyor. Hangi aileye sorsanız hep eğitim
sıkıntısından bahsediyor. Oysa biz dünyanın gelişmiş ülkeleriyle yarışacak bir
eğitim alt yapısına ve insan gücüne sahibiz.”
SIRADAN
BİR ÜLKE DEĞİLİZ
“Türkiye öyle sıradan bir ülke değil. Biz birikimlerimizle
bir Orta Doğu ülkesi değiliz. Biz Asya’daki Avrupalı gibi olmalıyız. Taklitçi
olmamalıyız kendi milli ve manevi değerlerimizi korumalıyız. Ama Avrupa’nın
eğitim sisteminde, bilimde ve teknolojide yaptıkları değişimi de almamız
gerekiyor. Ama çok önemli bir eksiğimiz var. Biz herhangi bir makama liyakate
bakarak yönetici getirmiyoruz. Bunu çözmediğimiz takdirde Türkiye’nin bütün
sistemleri çürüyecektir. Beceriksiz adamlar mühendis olacak, makinist olacak,
müdür olacak ve bir okulun, bir şehrin, bir fabrikanın ya da çok önemli bir
şirketin başına geçecektir. Dolayısıyla eğitimde de liyakatli insanlara
ihtiyacımız var.” Kubilay ELDEMİRCİ