5M Migros Cinemaximum’da Oscar Ödülleri için ‘yabancı dilde en iyi film’ adayı Can Ulkay’ın yönettiği ‘Ayla’ filmini izledim..

Aşırı duygusal bir film..

Kore savaşına giden Türk askerlerinin kahramanlığı çerçevesinde Türk Astsubay ile ölümden kurtarıp, Ayla adını verdiği Koreli küçük kızın öyküsünü anlatan filmi tavsiye ederim, sinemaya giderken de mendil almayı unutmayın..

Amacım filmi anlatmak değil elbette..

Ayla’nın başlamasına dakikalar varken koltuk komşum iki kadın öğretmenin sohbetinden kulağıma çalınan bir diyalogu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şöyle diyor kadın öğretmenlerden birisi arkadaşına :

“ Veli-senin paranı ben veriyorum, çocuğuma 70 vermek zorundasın- diyor. Bunun için de özel okulda çalışmak istemiyorum”

İki kadın öğretmenin konuşmasına ister istemez şahit olan bir başka vatandaş, eşine şunları söylüyor:

“Ben bunun için oğlanı devlet okuluna verelim diyorum. Hem iyi eğitim görsün, hem de her şeyin para ile alınamayacağını öğrensin. Biz ne çektiysek kolaycılıktan çektik, parası olan hep düdüğü çaldı, böyle geldi böyle gitmemeli”

Yap-boz olan eğitim sisteminin yarattığı kaos, eğitimin kalitesinin geldiği noktaya bundan daha iyi anlatılamazdı..

Eğitim-İş’in eğitim sisteminin kaldırılması için imza kampanyası düzenlemesinde ne kadar haklı olduğunu iki kadın öğretmen arasındaki konuşma da destekliyor.

Velilerden kampanyaya mutlaka katılmaları çağrısı yapan, toplanacak imzaları Milli Eğitim Bakanlığı’na göndereceklerini belirten Eğitim-İş  Antalya Şube Başkanı Fatin İltar, şunları söylüyor: “Tüm gayretimiz, çocuklarımızın geleceğinin karartılmaması içindir. Bu ortak rotada bulaşabileceğimiz her yurttaştan imza bekliyoruz.  Çocuklarınız için, kendi geleceğimiz için imzalayın”

Acı ama gerçek eğitimde resmen duvara tosladık..

Büyük Atatürk’ün hedef gösterdiği çağdaş eğitim yerine, çocukların kafasını bulandıran hurafelerle, aklımın, bilimin kabul etmediği konularla uğraşıyoruz, eğitim yarışında çok gerilerde kaldık, geriye gidiş de devam ediyor..

Bunları niçin mi yazdım ?

Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği(ANSİAD)Başkanı Abdullah Erdoğan’ın Akra Barut  Otel’de düzenlenen 1’nci Dönüşüm Zirvesi’ndeki çarpıcı açıklamalarından etkilendiğim için..

Abdullah Erdoğan, 'İş Dünyasında Teknolojik Dönüşüm Çözümleri' temasıyla düzenlenen 1’nci Dönüşüm Zirvesi’nde ANSİAD olarak ulusal bir sorumluluk üstlendiklerini vurgulayarak, şunları söylüyor :

“Güney Kore’nin yılda 40 bin sanayi robotu istihdam ettiğine, yani bizden 20 kat daha fazla robot kullandığına baktığımızda henüz gerekli noktada olmadığımız anlaşılmaktadır”

Ardında da ekliyor :

“Çin'de akıllı, elektrikli ve raysız trenlerin seferleri yapılıyor. Paris'te ise sürücüsüz otobüs deneme seferlerine başlandı.  Biz Antalya'da özel halk otobüslerinin sayısını tartışıyoruz.  Yarın sürücüsüz otobüsler geldiğinde ne yapacağımızı düşünsek iyi olur”

ANSİAD Başkanı Abdullah Erdoğan’ın şu sözleri eğitimde neden yaya kaldığımızı ortaya koyması açısından önemli :

“Birkaç yıl sonra nesnelerin interneti dönemi başladığında bırakın fabrikaları, 50 milyar makine birbirine bağlanacak, birbiriyle haberleşecek. Böyle bir çağda hukukun, siyasetin, yönetim sistemlerinin değişmeden kalması mümkün değildir”

ANSİAD  Başkanı’nın şu sözlerinin altını ise çizmekte yarar var:

“ Teknoloji üreticisi ülkeler robotların haklarını tartışırken, bazı tüketici ülkeler robotların cinsiyetini, giyimini tartışırsa teknoloji farkı büyüyecektir. Bazı ülkeler Mars’a giderken, bazı ülkelerin etnik çatışmalara, mezhep kavgalarına boğulup kalması bir risktir”

Eskiler boşuna dememiş :

‘Elle aya biz yaya’ diye..

Başka ülkeler eğitim kalitesini yükseltirken, gelecek nesilleri en çağdaş yöntemlerle eğitirken, teknolojinin tüm olanaklarını eğitim için seferber ederken, biz çağdaşlığı ret eden, ortaçağ karanlığının özlemini çeken bir sistemi çocuklarımıza dayatması çalışıyoruz.

Sinemadaki Antalyalı duyarlı vatandaşa katılıyorum:

Böyle geldi, böyle gitmesin..