Yer eğitimini tamamlayan Temel ve Dursun'a, Komutan' Yarın Paraşütle
Atlama Tatbikatı Yapacağız 'der. Ertesi gün atlama esnasında Temel'in paraşütü
açılır. Dursun’un ki açılmaz Dursun bu durumda Temel'e ne yapacağını sorar. Temel
'Yardımcı Paraşütü Aç 'der. Dursun 'Oda Açılmıyor' deyince Temel ya Dursun
düşündüğün şeye bak düşsen ne olacak nasıl olsa tatbikat tayız der.
Milli maçlarda aldığımız rezalet sonuçlar bana bu fıkrayı hatırlattı.
Tatbikatta değiliz, gerçek hayattayız ve her konuda hem fert olarak hem de ülke
olarak hayatın üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Futbol da bu alanlardan biri. Bana
göre sorunun çözümü çok basit. Ben küçük ufkumla sorunun çözümünü buluyorum da
koca koca adamlar mı bulamıyor diyeceksiniz. Bulmak istemiyorlar veya işin
içinde başka işler var. Bir defa süper ligde takımlar sekiz yabancıyla sahaya çıkarsa
ve sen buna izin verirsen milli takımda oynayacak oyuncuyu dışarıdan aramaya
mahkumsun.
Avrupa'da oynayan Türk veya Türk kökenli ama Türkçe’yi bile
konuşamayan oyuncularla aynen şimdiki gibi çabalayıp durursun. Peki bu
futbolcular Avrupa 'da oynuyorlar da ulusal takımımızda neden başarılı
olamıyorlar sorusunun cevabı çok basit. Dokuz ayrı ülkeden geliyorlar ve hiç
beraber oynamadıkları için, iki antrenmandan sonra maça çıkıyorlar. Buradan
olumlu netice alınabilir mi? Mümkün değil. Örnek 2000 yılında UEFA’yı alan Galatasaray’ın
sekiz futbolcusu 2003 de dünya üçüncüsü olan milli takımın değişmez direkt oyuncusuydular.
Yaşadıklarımızdan ders çıkarmayı ne zaman öğreneceğiz? Antrenörü değil sistemi
değiştireceğimizi ne zaman anlayacağız? Bu hafta bay geçiyoruz, daha sonra
buluşmak üzere hoşça kalın.