19 Mayıs 2004’te yayın hayatına başlayıp o günden bugüne aralıksız yayın hayatına devam ederken basılı gazetemizi, internet haberciliğiyle de akdenizgercek.com.tr üzerinden sürdürmeye çalışıyoruz. Ve ilk kez sitemiz siber saldırıya maruz kaldı…
Şaştık
mı? Hayır. Elbette ilkeli yayıncılıkla
ideolojisine, düşünsel yakınlığına bakmadan kent ve memleket adına kim
eleştirilecekse eleştirdik, hangi projeye dur denilecekse ‘dur’durmak için kent
dinamikleri ve duyarlı siyasi aktörle mücadele ettik…
Kuyruğuna
bastığımız, rantına çomak soktuğumuz, kaymaklı projelerini engellediğimiz çok
olmuştur. O yüzden bu saldırı bir
madalyadır, bizim için. Yazılım firmamız Otalya, 14 Mayıs’tan beri siteyi
kurtarma çalışması sürüyor. Onlarca
yıllık arşiv ve kaydın kurtarılıp tekrar size sağlıklı yayın vermeye devamı
için hep birlikte uğraşıyoruz…
Merak etmeyin
gerçekleri, Akdeniz Gerçek’ten takip etmeye devam edeceksiniz. Belki bu saldırı
ile bize de daha güvenli bir site yapmak için bir kapı açılmıştır. Bu da bize
ders oldu muhakkak…
Süreçte
yanımızda olan gazeteci meslektaşlarım, siyasi parti il başkanları, oda
başkanları ve kıymetli okurlarımıza çok teşekkür ediyorum…
Olayın
Antalya Emniyeti ve savcılığı tarafından araştırılıp, gereğinin yapılacağına inanıyorum….
Bu
arada aynı zamanda gazetemizin de konuk yazarı olan Cengiz Savaşeri Ağabeyimin
de internet sitesi akdenizdespor.com da saldırıya uğramış. Ona da büyük geçmiş
olsun…
NORMALLEŞEBİLECEK MİYİZ?
Ramazan
Bayramı’nı ve 17 günlük ‘kapanma’ sürecini geride bıraktık. Kucaklaşamadığımız
ve buruk geçirdiğimiz bir bayramın ardından hepimizde endişe devam ediyor.
‘Kademeli normalleşme tedbirleri’ ile 1 Haziran’da normalleşebilecek miyiz?
Aşılamadaki yavaş
ilerleme, gecikme herkesi korkutuyor. Çünkü maddi, manevi bitti herkes, en çok
da esnaf bitti. Her kapanmada en ağır fatura esnafın oldu. Doğru dürüst bir
destekten yararlanamadı. Yararlanılan destekler de bir fatura bedeli olmadı,
olamadı…
O
yüzden yapılan ‘yeniden kapanmayalım’
çağrılarını çok önemsiyorum. Ama bunun için top halka atılmalı. Halk
sorumluluğunu yapsın, kurallara uysun da devlet de görevini yerine getirsin.
Bir yılı devirip ikinci yıla doğru giderken aşılama hızlansın…
Şeffaf olunsun,
gerçek destekleme yapılsın…
Ve
sağlıkçıların çağrılarına kulak verilsin. Alkışlayarak
yüceltip ama hakkını ödeyemediğimiz sağlıkçılar en azından aynı çatıdaki
yakınlarıyla aşılanmak istiyor…
Öğretmenler de
aşılanıp okullarına dönmek istiyor. Üniversiteliler kampüslerine girmek
istiyor…
Yani
aşı, aşı, aşı…
Aşı demişken
‘aşılıyım’ vidosunu icat eden akla ‘Ne yaptınız?’ demeden geçemiyorum. Hiç mi
turizm çalışanının onurunu, gururunu düşünmediniz…
Yazık…
Hem
de çok…
En büyük darbeyi
yiyip aylardır açlığa mahkum edilen turizm çalışanının keşke onuruyla
oynamasaydınız…
Olmadı…