İstanbul, Alanya, İzmir ve Antalya'daki apartman yaşamımda nelere tanıklık ettim? (Yaklaşık 50 yıllık özet)
1970'lerde otomobil ya da sabit telefon sahibi olmak,
otoparklı evde oturmak bir zenginlik statüsüydü...
1973-1974'te İstanbul Şişli'de kazan dairesinde petrol
kullanılan merkezi ısıtmalı bir apartmanda yaşamaktaydık...Ondan önceki
evimizde (İstanbul Harbiye Orduevine yakın bir apartmandı) ısınmak için
odun-kömür sobası kullanıyorduk ve doğal olarak evin sadece sobanın
bulunduğu odası ısınmaktaydı...Annemin sobayla uğraşmaktan bıkıp konforlu ev
isteğinde bulunması kazan dairesinde petrol kullanan merkezi ısıtmalı bir
apartmana taşınmamıza neden olmuştu...1973'lere kadar petrolü üreten ülkeler
petrol üretmeyen ülkelere bu enerji kaynağını neredeyse sudan ucuz fiyatlara
satmaktaydı...1973-1974 dönemi bir dönüm noktası oldu; petrol üreticisi ülkeler
petrolü sudan ucuzken altından pahalıya satmaya başladı...Ailecek bizde diğer
pek çok kısıtlı gelirli aile gibi merkezi ısıtma faturalarını ödeyemez
olduk ve oturduğumuz evden taşınmak zorunda kaldık...Doğalgaz kullanılan
merkezi ısıtmalı apartmanlarda da pek çok kişinin doğalgaz faturalarını
ödeyemeyip o evlerden taşındığını biliyorum; bu tür çok olaya tanıklık ettim...
1970'lerin ilk yarısında emekli yarbay dedem Muzaffer
beyi İzmir Karşıyaka'da kiraladığı 2 katlı ahşap evde ailecek ziyaret
ettiğimizi hatırlıyorum...1970'lerin sonuna gelindiğinde o evlerin tümü yakılıp
apartmanlara dönüşmüştü...
Apartmanlarda geçen yaşamımda çatısından yağmur suyu
sızdırmayan, üst daireden pis su gelmeyen evin nadir ve istisna olduğunu
öğrendim...
Beşiktaş'ta oturuyorduk (yine 1970'ler) apartmanda
hidrofor yoktu, asansör yoktu, beşinci kattaki bir dairedeydik...Musluk suyu
tazyikli olmadığından her zaman üst kata çıkamıyordu! Çıktığı zamanda güvenle
içiliyordu, musluktan akan ve içilen su pis kokmuyordu...
1970'te İstanbul'da kolera salgınından ölenler oldu ve
musluktan akan suyun kaynatılarak içilmesi tavsiye edildi...
1971'de İstanbul'da terörist avı dolayısıyla bir gün
boyunca sokağa çıkma yasağı uygulandı ve evler tek tek polis ve askerler
tarafından aranıldı...
Ses, gürültü, patırtı yalıtımına oturduğum hiçbir
apartmanda rastlamadım...
Bir zamanlar, ferah, "içinde at koştur" denilen
daireler inşa edilirken bunlar ilerleyen zamanla yerlerini alacağınız ya da
sahip olduğunuz mobilyaların içine giremeyeceği minik dairelere bıraktı...
Otoparkı olan apartmanlarda daire sahiplerinin birden
fazla otomobili olduğundan apartmanda oturanlara ait tüm otomobillerin otoparka
giremediğine ve çıkan küfürlü tartışmalara, şiddetli kavgalara şahit
oldum...
Asansörler de sorunluydu...İnsanlarımız obezleştiği için
3 kişinin sığamadığı küçük asansörlerin halatlarının koparak düştüğü olaylar
biliyorum...Apartmanda yaşayan çocukların oyun aracı olarak kullandığı
asansörler çok sık arızalanmaktaydı...Uzun saatler süren elektrik kesintileri
asansörleri kullanılmaz hale getirirken, 1970'lerde, 1980'lerde 7-8 katlı
Kadıköy, Şişli ve Beşiktaş apartmanlarının pek çoğunda asansör
yoktu...2015-2016'daysa üç katlı bir apartmandaki dairemizi apartmanda asansör
olmadığı için satamadığımızı da hatırlıyorum! İnsanlar zamanla merdiven çıkmak
istemez olmuştu...
Bir de şunu öğrendim yepyeni, sıfır, lüks sayılabilecek
bir daire bile satın alsanız o evde sorunsuz oturmak istiyorsanız o evi satın
aldığınız bedelin en az beşte biri kadar da içine masraf yapabilecek kadar
kenarda köşede naktiniz olmalı...
Bu konuya devam etmek istiyorum...