Antalya Kent Konseyi’nin 21. Yüzyılda Antalya Çalıştayları kapsamında, ‘Tarım ve Çevre Üzerindeki Baskılar’ adında oturum düzenlendi. Antalya Kent Konseyi Toplantı Salonu’nda düzenlenen oturuma konuk  olan Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevda Altunbaş, tarım alanlarının amaç dışı kullanımı sorunlar ve çözüm önerileri üzerine bilgiler verdi.  Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevda Altunbaş, ağırlıklı olarak  arazi planlaması ve arazinin nasıl kullanılacağı üzerine çalışmalar yürüttüğünü bildirdi.  Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının çalışma alanının içine girdiğinin altını çizen Altunbaş, tarımın çok geniş bir kavram olduğunu ve toplumda ziraatta denildiğini belirtti. 

“ARAZİ VE TOPRAK BİRBİRİNDEN FARKLI KAVRAMLAR”

Tarımın bitkisel, hayvansal ve su ürünlerinin  tüketiciye ulaşana kadarki süreci kapsayan geniş bir sektör olduğuna değinen Altunbaş, “Tarım dünyanın ilk mesleğidir. İnsan yaşadığı sürece de son mesleği olmaya devam edecek. Arazi denilince toplumda yanlış bir algı var. Bir çok insan toprağı algılıyor. Aslında arazi ve toprak birinden farklıdır. Arazi kavramı içinde; toprak, kaya, su, insan, hayvan, topografya gibi unsurlar var. Tarım arazisinden bahsediyorsak bütün bu unsuları bir arada düşünüp ona göre planlama yapmalıyız. Toprak ise arazinin bir unsuru, canlı kabul edilen bir varlık kendi içinde bir ekosistem. Bir arazinin tarım alanı olabilmesi için bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi yapabilecek nitelikte ve yetenekte olması gerekiyor. Arazileri niteliklerine göre sınıflandıran sistemler var. Bunlardan biri arazi yetenek sınıflamasıdır. Bu sistemi gerektikçe bakanlıkta kullanıyor.” diye konuştu.

“TARIM ARAZİLERİMİZİ SINIFLANDIRAMADIK BİLE”

Türkiye’de tarım arazilerinin mevcut sistemlere pek uymadığını ifade eden Altunbaş, “Avrupa’da bir yerde sulanan yada sulanmayan bir tarım arazisi varsa  içinde sera olmaz. Ama Türkiye’de böyle alanlar var. Bizim arazi sisteminiz Avrupa’ya çok benzemiyor. Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımını konuşmak için buradayız ama daha biz Türkiye’deki tarım arazilerinin henüz sınıflandıramadık maalesef. Bakanlık uzun süredir, uluslararası iki sisteme göre sınıflandırdı.  Kendine göre bir sınıflandırma yaptı. Dikili, kuru tarım, marjinal arazi, mutlak tarım ve özel ürün arazisi denildi. Hiçbir uluslararası geçerliliği olmayan bir yöntem. Her toplantıda dile getiriyoruz. Çok boşluklar var. Bu sistemi desteklemiyoruz ama bakanlık tarım arazilerini sınıflandırmada bunu kullanıyor.” dedi. Türkiye’nin tarım arazisinde net bir rakamın olmadığını dile getiren Altunbaş, TÜİK verilerine göre Türkiye arazilerinin yüzde 27.5’ini tarım arazileri, yüzde 18’ini mera alanlarının oluşturduğuna yönelik bir yaklaşımın olduğunu kaydetti.


“TARIMA ELVERİŞLİ FAZLA ARAZİMİZ YOK”

Şuan tarım arazisi olarak sınıflandırılan bazı arazilerin tarım yapmaya uygun olmadığını işaret eden Sevda Altunbaş, “Veya tarıma uygun arazilerin bir kısmı da tarım yapılmayan araziler olarak görülüyor. Türkiye arazi varlığının içinde yüzde 34’ünü oluşturuyor. Zannedildiği kadar tarım arazisi olmaya elverişli alanımız yok. TÜİK verilerine göre tarla bitkilerinde yüzde 67.7’iken, 2020 yılında 67.5’a düşmüş. Nadas alanı yüzde 19.1’ken, yüzde 13.7’e düşmüş. Nadasa bırakılan alanlar azalmış. Sebze alanlarında ve meyvecilikte artış var. Sonraki verilerde de ciddi bir artış ya da düşüş yok. Zannedildiği kadar tarımsal üretimde ciddi artışlar yok tarım arazilerimiz açısından.” dedi. Türkiye’nin bir tarım ülkesi olduğunun altını çizen Altunbaş, coğrafi konum itibariyle farklı kayaç ve su tipleri, çeşitli bitki örtüsüne sahip olmanın yanında farklı sebze ve meyve yetiştirebilmeye uygun olduğunu belirtti. 

Gelir Vergisi Beyannameleri İçin Süre Uzatıldı! Gelir Vergisi Beyannameleri İçin Süre Uzatıldı!

“TARIM ARAZİLERİNDE EN BÜYÜK TEHDİT EROZYON, ARAZİNİN ORTADAN KALDIRILMASIDIR”

Türkiye’de tarımsal arazilerini tehdit eden unsurlardan bahseden Altunbaş, “En büyük tehdit tarım arazisinin ortadan kalkmasıdır. Yani artık orada bir tarım arazisinin olmamasıdır veya arazi vardır veya işlevini yitirmiştir. Savaşlar hem kimyasal hem de biyolojik atıklarla tarım arazilerini yok ediyor. Bizde öyle bir durum yok ama yakınlarımızda var. Dünyada tarım arazilerinin yok olmasının önemli bir sebebi savaşlardır. Türkiye arazilerinin çok büyük bir kısmı eğimlidir. Sadece yüzde 15 düzlüğe yakın, yüzde 2 hafif eğimli, yüzde 83 arazilerimiz eğimli arazimiz var.  Tarım yapmaya çok müsait gibi görünmüyor. Zannedildiği kadar tarımsal arazimiz yok, olanları da çok iyi korumamız gerekiyor. Tarım arazilerini tehdit eden unsurların başında hep gündemde kalması gereken, ülkenin en büyük problemlerinden biri olan erozyon karşımıza çıkıyor. Türkiye’deki arazilerin yaklaşık yüzde 75’i, hafif, orta, şiddetli düzeyde erozyona uğruyor. 4 tarım arazimizden 3’ü erozyon tehdidi var demektir.” ifadelerine yer verdi.  Altunbaş, Türkiye’nin iklim kuşağında yer alan ülkelerin küresel iklim değişikliğinden, ısınma, kuraklaşma yoluyla etkilendiğini işaret etti. Tuzluluk, alkalilik, drenaj Türkiye’nin önemli tarımsal problemlerinden biri olduğunu dile getiren Altunbaş, tarım arazilerinin anız şeklinde yakılmasına ise tepki gösterdi.  Tarım arazilerinin içinde yada yakınında yapılan  sanayi tesislerinin tarımsal arazilerinin yok olmasına yada işlevini yitirmesine neden olduğunu aktaran Altunbaş, “Yakınındaki yerleşim ve turizm baskısı tarım arazilerini mahvediyor. Antalya’da çok var. Yayla alanlarında olmaması gereken yüksek yapılar da tarımsal arazilerimizi ve yerleşimi tehdit ediyor. Antalya’nın çarşaf gibi verimli arazisi var ama yine önünde turizm yatırımlarını görülüyor. Sanayi başka sebeplerle toprak alabiliyor. En büyük tehdit unsuru ise yerli ve yabancı sermayenin tarım dışı amaçla kullanmak için tarım arazilerimizi yok etmesidir. Isparta Senirkent’te yaşanan sel hatalı arazi kullanımına bir örnektir.” dedi.

“ÖNLEMLERİ DE SIRALADI”

Ne yapılması gerektiği konusunda da bilgiler veren Altunbaş, “ Yapabileceğimiz şeyler var, gücümüzü aşanlar var. Ama yapabileceğimiz çok şey var. En önemli konu tarım arazilerinin korunması için var olan yasal yaptırımların güçlendirilmesi olacak. Yönetmeliklerde boşluklar var ve maalesef istismarlar bunların kullanılmasıyla meydana geliyor. Tarımsal arazilerin sınırlarının belirlenerek, yetenekleri ölçüsünde kullanılması gerekiyor. Bu sene Antalya’nın tarım arazileri sınıflandırılacak. Erozyonla mücadele etmek gerekiyor. Toprak ve su kaynaklarını, gen kaynaklarınızı korumalıyız. Tarım arazisini bekleyen en önemli kaynaklardan suyun iyi korunması, tarım arazilerimin yakılmaması, kaçak kuyuların kapatılması gerekiyor. Doğayı en çok bozduğunu düşündüğümüz insanın her konuda bilinçlendirilmesi gerekiyor.” ifadelerine yer verdi.
 

Muhabir: İsa AKAR