Gerek Suriye krizi gerek Rus savaşı, gerek depremler nedeniyle ayrıca sair iklimsel cazibelerle bilim ve akıl dişi eylem ve koltuk çıkmalarla ülke kevgirden sirayet eden dünya insanlarıyla dolup taştı. Bu küresel insan faaliyetinden en çok zarar gören şehirler arasında Antalya başı çeker hale geldi. Bu gidişle yakın zamanda Antalya sokaklarında Türk vatandaşına rastlamak hayal olacak gibi görünüyor. Zaten bizde bir yabancılaşma tutkusu var. yenemediğimiz bir hastalık bu.Uzun zamandan bu yana neredeyse bakkal dükkanlarının alnında bile yabancı isimler yerini almaktadır. Ticarethanelerin kapılarında, sokaklarda Türkçe yerine Rusça, İngilizce, Arapça ve diğer milletlerin diliyle yazılmış bir rezalet almış başını gidiyor. Antalya'da mekanların kapısında bir Türkçe kelime gördüğümüzde seviniyoruz ve diyoruz ki;

"ÇOK ŞÜKÜR TÜRKİYE'YE GELDİK GALİBA"

Ne acı değil mi... Geçmişte okullarımızda bizlere okutulan Türkçe ve dil bilgisi dersleri günümüzde hüngür hüngür ağlar hale geldi. Hepimiz ağlıyoruz. Her karış toprağını kanla sulayarak düşmandan geri aldığımız topraklarımızda, şimdi yabancılar, birkaç dolar karşılığı mekan tutarak senden benden daha üst haklara sahip olarak löküs yaşamlara yelken açıyorlar. Mesela ben Almanya'ya gidip yer satın almak istemiş olsam, öncelikle ana dilim gibi Almanca dili konuşma şartı başta olmak üzere kılı kırk yardırıp deveye hendek atlattırıyorlar. Daha neler neler, aşamayacağınız ağır şartlar ileri sürerek mülk edinmeyi azami ölçüde zorlaştırıyorlar. Eğer aklım beni yanıltmıyorsa Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk 1934 yıllarında yabancıların ülkemizde mülk edinmesinin önüne geçen bir yasa ihdas ettiğini hatırlıyorum. Geçmiş tarihe bakınız bir de bu güne bakalım. Kahroluyoruz değil mi..... İnsanın, kendi memleketinde bir yabancı gibi hissetmesi ve sanki ikinci sınıf bir vatandaş gibi durumu kabullenmesi ne kadar acı, ne kadar berbat bir duygu.... Bu ülkeyi bu kenti yöneten değerlere sesleniyorum. Siz bu ülkenin, mesela Antalya'nın 50 sene geleceğini hiç düşündünüz mü? Bu konu da geleceğe yönelik bir nüfus envanteri yaptınız mı? Bir fizibilite, bir hesap kitap yaptını mi? Siz sayın yönetenler lütfen şu sözümü bir an önce dikkate alır mısınız; Bu yazıyı yazan ben ve yönetenler olarak siler 50 yıl sonra Antalya'da ayakta ve hayatta olmayacağız. Peki bu durumda Antalya'da çocuklarınızın ve torunlarınızın nasıl bir yaşam içinde olacaklarını lütfen bir kez düşünür müsünüz