Antalya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Halil Bülbül, Antalya’nın tarım alanı bakımından son derece düşük bir orana sahip olduğunu belirterek, “Son 20 yılda bu pay, Türkiye ortalamasının üzerinde bir daralmaya uğradı. Antalya’da tarım; daha küçük alanda daha küçük ölçekte ve daha pahalıya yapılıyor, bunlar geleceğimiz için hayati derecede kötü işaretlerdir. Tarım ve doğal alanların korunması ve üzerlerindeki baskının azaltılması için anayasa düzeyinde kesin, net ve bağlayıcı hükümler getirilmelidir.”dedi.

Antalya'da Tarım Alanları Daraldı Üretim Pahalı Yapılıyor 2

21. Yüzyılda Antalya Çalıştayları kapsamında, Antalya Kent Konseyi’nde, ‘Tarım ve Çevre Üzerindeki Baskılar’ adıyla oturum düzenlendi.

Oturumun konuğu Antalya Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Halil Bülbül, Antalya’nın doğal yapısının kıyı boyunca 650 kilometre uzandığını, içeriye doğru ortalama 10 kilometre genişliğinde dar ve uzun bir kıyı şeridi olması nedeniyle, bu durum kentte tarımsal yapıyı zorladığını ve birim alandan yüksek verimle çalışmayı zorunlu kıldığının altını çizdi.

Antalya’nın toprak paylaşımını; doğal, tarım ve yerleşim alanı olarak 3 ana gruba ayrıldığını aktaran Bülbül, bu grupların aldığı payların oranının sürdürülebilirlik açısından hayati derecede önemli olduğunu belirtti.

"Geleceğimiz İçin Kötü İşaretler"

Doğal alanın en büyük pay olduğunu dile getiren Bülbül, ”Tarım alanı ve yerleşim alanı paylarına çok dikkat etmeliyiz. Eğer yerleşim alanı payı hem doğal alandan hem de tarım alanından çalarak büyürse sürdürülebilirlik için ciddi tehlikeli adımlar atmış oluruz. Antalya tarım alanı payı bakımından son derece düşük bir orana sahiptir. Ancak son 20 yılda bu pay, Türkiye ortalamasının üzerinde bir daralmaya uğramıştır. Artık Antalya’da tarım; daha küçük alanda daha küçük ölçekte ve daha pahalıya yapılıyor. Bunlar geleceğimiz için hayati derecede kötü işaretlerdir. Eğer bu paylaşımda tarım ve doğal alanların korunması ve üzerlerindeki baskının azaltılması isteniyorsa, geri dönülemez biçimde düzenleyici bir adım atılmalıdır. Bunun en etkili yolu, anayasa düzeyinde kesin, net ve bağlayıcı hükümler getirilmesidir.” diye konuştu.

Toprak kaybına rağmen tarımsal üretimin artmasının temel sebebinin verimlilikteki yükseliş olduğuna dikkati çeken Bülbül; bitki koruma, besleme gibi mühendislik tekniklerinin gelişmesiyle verimlilik artışının dünya ortalamasının üzerinde olduğunu kaydetti.

Tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini artırmanın mühendislik dışındaki en önemli unsurlarından birinin ticaret olduğuna değinen Bülbül, tarımsal ticaretin gelişmesi ve derinleşmesiyle, sürdürülebilirliğinin güçlendiğini ifade etti.

Antalya'da Tarım Alanları Daraldı Üretim Pahalı Yapılıyor 3

"Rekabet Baskısı Altında Olacağız"

Antalya’da tarımın lokomotiflerinden birinin Antalya Ticaret Borsası olduğunu dile getiren Bülbül, “Son dönemde Antalya’nın sebze üretiminde en büyük payı oluşturan domates gibi ürünlerde ciddi rakipler ortaya çıktı. Buna rağmen, son açıklanan verilere göre Türkiye’de üretilen örtü altı yaş meyve ve sebzenin yüzde 50’den biraz fazlası hala Antalya kaynaklıdır. Ancak bu oran geçmişte yüzde 70 seviyelerindeyken günümüzde yüzde 50’lere geriledi.  Bu durum, klasik sebze üretiminde giderek artan bir rekabet baskısı altında olacağımızın göstergesidir. Bu nedenle, şimdiden stratejik olarak rekabet avantajı sağlayacak yeni üretim desenleri üzerinde düşünmeliyiz. Nitekim bazı alanlarda bu dönüşüm başlamış durumdadır. Son dönemde kentimizde tohum ve fide üretimi konusunda önemli yatırımlar yapılmaktadır. Bu yatırımların etkisi arttıkça ve kapasite genişledikçe, Antalya’nın sebze tohumu ve fidesi tedarikinde güçlü bir konuma gelmesi muhtemeldir. Kentimizi, rekabet avantajı sağlayabilecek bu ve benzeri alanlara daha fazla odaklamalıyız.” dedi.

"Su Tüketimi Yüksek Olan Ürünlere Dikkat Edilmeli"

Antalya’da son yıllarda giderek artan tropikal ve subtropikal bitki üretimi konusunda dikkatli olunması gerektiğini işaret eden Bülbül, “Çünkü Antalya, hızla yarı kurak bir kentten kurak bir kente dönüşmektedir. Bu nedenle, uzun vadeli yatırımlar gerektiren su tüketimi yüksek ürünlerin yetiştiriciliğini bugünden itibaren stratejik olarak ele almalıyız. Ürün desenimizi oluştururken su tüketimi yüksek ve düşük ayrımını belirleyici bir faktör olarak analizlerimize katmalıyız.” ifadelerine yer verdi.

Bülbül, örtü altı üretimde dijitalleşme ve teknolojiden daha fazla yararlanılması gerektiğini belirterek,  geleneksel üretim alışkanlıklarını dijital olanaklarla desteklemeli ve daha hassas yönetim tekniklerine geçilmesi gerektiğine değindi.

"Hane Halkı Temelli Üretir"

Türkiye’deki toplam örtü altı üretim alanlarının yüzde 40’ı Antalya’da yer almasına rağmen, bu alanların çok parçalı bir yapıya sahip olduğuna vurgu yapan Bülbül, “Bazı bölgelerde 1 dekarın altında ölçeğe sahip üreticiler bulunuyor. Üreticilerimiz genellikle hane halkı temelli bireysel üretim yapmayı tercih ettiğinden, büyük ölçekli entegrasyonlar sağlamak zordur. Bu durumda, küçük ölçekli üreticileri destekleyecek, maliyetleri azaltacak ve dijital donanımlardan yararlanmalarını sağlayacak politikalar geliştirmeliyiz. Aksi takdirde, küçük üreticiler zamanla sektörden çekilecek ve bu durum sadece üretim kaybına değil, tarımla geçinen hane halklarının azalmasına yol açacaktır.”dedi.

Antalya tarımında dijitalleşme ve teknoloji kullanımına yönelik stratejiler geliştirilmesi gerektiğini işaret eden Bülbül, bu adımların, sera üretiminde rekabet gücünü arttıracağını, küçük üreticileri ayakta tutacağını ve yeşil mutabakata uygun ihracat olanaklarını genişleteceğini belirtti.

Tarım İşçiliği

Antalya’nın Türkiye’de kayıtlı istihdam oranı bakımından halen birinci sırada olduğunu kaydeden Bülbül, “Türkiye’deki tarımsal üretim ve istihdamı düzenleyen yasalar, genel ortalamalara göre şekillendirilmiştir. Oysa bizim modelimiz, kayıtlı ve kadrolu işçilik ile geniş ölçekli aile işletmeciliği ve yevmiyeli işçiliğin iç içe geçtiği bir sistemdir. Bu yapı, kayıtlı istihdamın sağlanmasını zorlaştırmaktadır. Bu konuda uzun süredir çalışmalar yürütüyor, çözüm önerileri geliştiriyoruz. Mevzuata yönelik çalışmalarımız devam ediyor.” dedi.

Tarımda GES Şikayet ve Önerileri

Kırsal kesimde tarım arazileriyle ilgili önemli bir konunun ise güneş enerji sistemlerinin(GES) olduğunu vurgu yapan Bülbül, “Ancak tarımsal üretime uygun arazilerin bilinçsizce GES projelerine açılması sakıncalıdır. Bu konuyu yakından takip etmek, izlemek, denetlemek ve kontrol etmek gerekiyor. Toprak koruma kurulları bu kapsamda operasyonel kararlar alabilmelidir. Önerimiz, devlet bankaları aracılığıyla uygun faizli ve esnek ödeme planlarına sahip krediler sağlanarak TARIM-GES projelerinin teşvik edilmesi ve üretilen elektriğin tamamının kotasız bir şekilde devlet tarafından ücreti mukabilinde satın alınmasıdır. Bu model, hem kırsaldaki üreticinin düzenli gelir elde etmesini sağlar hem de tarımsal sürdürülebilirliği destekler.” önerisinde bulundu.

Konyaaltı Meclisi Nisan Ayı Toplantısını Gerçekleştirdi Konyaaltı Meclisi Nisan Ayı Toplantısını Gerçekleştirdi

Kent merkezlerine yığılmanın, özellikle metropoller ve büyükşehir statüsündeki illerde büyük bir sorun olduğunu dile getiren Bülbül, insanları yerinde tutacak politikalar geliştirilmeli, göçü teşvik eden değil, yerinde yaşam kalitesini artıran çözümler üretilmesi gerektiğini belirtti.

"Kentin Nefes Borularını Korumalıyız"

Antalya’nın da bu yoğun yığılmadan muzdarip olduğunu ifade eden Bülbül, şöyle konuştu:

“Şehir merkezi giderek yükselmektedir. Bir kentin yükselmesi doğru planlanırsa olumsuz değildir. Ancak bu yükselme, kent içi hava akışını sağlayacak ve yeşil alanları koruyacak şekilde tasarlanmalıdır. Antalya’nın Konyaaltı ve Lara kıyı şeridindeki düzensiz yapılaşması, bu konuda önemli bir örnektir. Eğer dikey kentleşme, rüzgar geçişini sağlayan, yeşil alan oranını artıran ve iklim dostu bir yaklaşımla planlanırsa, bu durum tarım için bir tehdit değil, aksine bir avantaj oluşturur. Önemli olan çarpık yapılaşma yerine kontrollü, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir bir kentleşme modelinin hayata geçirilmesidir. Kentimizin son nefes boruları olarak gördüğümüz yeşil alanlara sahip çıkmalıyız. Zeytinpark ve narenciye bahçeleri gibi, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az alanımız kaldı. Zeytinpark, rant baskısına boyun eğmeden korunmalı ve gelecek nesillere bırakılmalıdır.”

Antalya'da Ekrem İmamoğlu İmza Kampanyası Başladı Antalya'da Ekrem İmamoğlu İmza Kampanyası Başladı

Muhabir: İsa Akar