Eğitim öğretim yılının ikinci yarıyılı başlamadan okullardaki güvenlik endişesi başladı. 6 Şubat depremlerinin yıldönümüne yaklaşırken, Bolu’da yaşanan ve 78 yurttaşın hayatını kaybettiği yangın faciası sonrası okulların güvenliği tartışma konusu oldu. Antalya’da bir çok okulda yangın merdiveni bulunmadığının altını çizen Antalyalı eğitimciler, hem deprem tehdidi hem de olası bir yangında facia yaşanabileceğini belirterek gerekli önlemlerin alınması gerektiğini ifade etti.
"Bakanlık Eğitime Katkı Vermiyor"
Eğitim-İş Antalya Şube Başkanı Sadık Acar, başta yangın felaketi olmak üzere eğitimde yaşanan sorunlar ile ilgili yaptığı değerlendirmede, “Yangın felaketinden sonra okullarda herhangi bir tedbir alınmadı. Kaderine terke edilen okullar eğitime başlayacak. Yangının yanında güvenlik problemi, hijyen sorunu hala çözülmemiş. Öğrenciler beslenemiyor. Fiyatların daha da arttığını göreceğiz. Bakanlığın bunlarla ilgili kamuoyuna yansıyan bir hazırlığının olmadığını görmekteyiz. Geleceğimiz olan çocuklarımız için bakanlığın sağlıklı eğitim, güvenli eğitim için daha fazla önlemler alması gerekmektedir. Bakanlık eğitime öğretime katkı vermemektedir. Bakana söylediğimiz gibi tarikatların, cemaatlerin değil öğretmenlerin sesi olmasını istiyoruz. Aileler çocuğu için sorunsuz bir dönem olmasını ve geleceği için iyi bir eğitim almasını ister. Aileler bakanlığa güvenmemektedir. Okullarda ÇEDES’in uygulanması, sivil toplum kuruluşu diyerek tarikatların yuvalanması sorundur. Bu durum eğitim içerisine siyasetin ve dinin girdiğini göstermektedir. Aile çocuğunun güvenli ve hijyenik bir ortamda eğitim görmesini istemektedir. Tavrımız Cumhuriyet’ten, laiklikten, bilimsel ve karma eğitimden yanayız” dedi.
"Can Güvenliği Tasarrufa Kurban Edilemez"
Eğitim-Sen Genel Merkezi’nin yayınladığı uyarı bildirgesini işaret eden Antalya Şube Başkanı Kadir Öztürk, okulların deprem ve yangın güvenliği tartışmasından hem velilerin, hem öğrencilerin hem de eğitimcilerin çekindiğini belirtti. Okullardaki yangın güvenliği ile ilgili Milli Eğitim Bakanlığı’nın geniş çaplı bir çalışma yapması gerektiğini vurgulayan Kadir Öztürk, “Bolu Kartalkaya’da yaşanan yangın felaketi, ülke genelinde okul güvenliği, kriz yönetimi ve psikolojik destek mekanizmalarının önemini bir kez daha göstermiştir. Eğitimin sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda çocukların ve gençlerin duygusal ve sosyal gelişimlerini destekleme süreci olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Bu tür olaylardan sonra yapılması gereken, sadece kayıpları anmak değil, aynı zamanda gelecekte benzer durumlarda daha hazırlıklı olunması için harekete geçmek, eğitim kurumlarını yaşanması muhtemel felaketlere karşı daha sağlam ve güvenli yapılar haline getirmektir. Eğitim emekçileri ve öğrenciler, can güvenliği olmayan binalarda eğitim görmek zorunda bırakılmamalıdır. Can güvenliği hiçbir tasarruf tedbirine kurban edilemez. Yangın merdiveni olmayan, depreme dayanıklı hale getirilmeyen her okul, olası bir faciaya açık davetiye çıkarmaktadır” diyerek uyarılarda bulundu. Başkan Öztürk, eğitimde bir çok sorun olduğunu belirterek, “ÇEDES ile ilgili gelişme var. Bütün okullarda din derslerinin sayısı arttırılıyor. Yeni çıkan devlet denetleme kurulunca çıkan kararda sorgusuz sualsiz müfettiş sorgusu yapılmadan açığa alınma durumu var. Eğitim açısından bu durum kritiktir” dedi.
"Can Güvenliği Endişesi Yaşıyoruz"
Başkan Öztürk, okulların depreme dayanıklı olup olmaması konusunda ise, “İki yıl önce yaşanan ve 50 binin üzerinde canımızı kaybettiğimiz 6 Şubat depremleri ve son olarak Bolu’da yaşanan yangın felaketinin ortaya çıkardığı acı tablo ülke olarak hepimizi derinden sarmıştır. Zamanında gerekli önlemler alınmaması, atılması gereken adımların atılmaması nedeniyle yaşanan bu tür felaketler sonrasında öğrencilerin ve eğitim emekçilerinin can güvenliği konusunda ciddi endişeler taşıyoruz. Eğitim kurumları, sadece eğitim-öğretimin sürdürüldüğü yerler değil, aynı zamanda çocukların ve eğitim emekçilerinin günlerinin büyük bir kısmını geçirdiği alanlar olması nedeniyle bu alanların deprem ve yangın gibi felaketlere ne kadar hazır olduğu, dolayısıyla can güvenliği açısından ne kadar güvenilir olduğu tartışmalıdır” dedi.